• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Cesim Taş
Tarih, Tahakküm ve Eğitim -3-
19/11/2015

Cesim Taş

SUMMERHILL OKULU

SUMMERHILL  1921 yılında Londra’nın yüz mil kadar uzağındaki Suffolk’un Leiston kasabasında A.S Neill tarafından kurulmuştur. 1883 yılında İskoçya’da doğan A.S. Neil Edinburg Üniversitesi’ni bitirdikten sonra 15 yıla yakın bir süre çeşitli ülke ve okullarda öğretmenlik yapmıştır. Eğitim tarihinde büyük bir deney anlamına gelen Summerhill okulunu kurmasıyla bütün dünyada eğitimcilere örnek olmuş, Freud, Wilhelm Reich, Homer Lane gibi bilgin ve düşünürleri etkilemiştir.

A.S Neil yaşamın amacını mutluluğu bulmak olarak tanımlar. Bu da insanın kendisiyle ilgili şeyleri bulması anlamına gelir. Kişinin kendini bulacağı dönemde yetişkinlerin ortaya koyduğu okul çalışmalarının çoğu yalnızca zaman, enerji ve sabır savurganlığıdır. Bu okullar çocukları oyundan alıkoyar, onların taze omuzlarına yaşlı kafalar kondurur.

Summerhill’de temel ilke, okulun özgürlükle yönetilmesidir. Hiçbir çocuk derslere devam etmek zorunda değildir. Çocuklar okula uymak durumunda değildir, okul çocuğa uymalıdır. Etkin çocukları sıralarda oturtup, çoğunlukla yararsız konuları çalıştıran bir okul, iyi bir okul değildir. Bu yalnızca böyle bir okula inananlar için iyi bir okuldur, ki bu insanlar yaratıcı olmayan kişilerdir ve istedikleri, başarı ölçeği para olan bir uygarlığa uyacak yumuşak başlı, yaratıcılıktan nasibini almamış çocuklardır. Dersler seçmelidir. Çocuklar derslere girip girmemekte özgürdürler. Bir program vardır, ama yalnızca öğretmenler için. Yeni öğretim yöntemleri yoktur, çünkü öğretim kendi başına çok önemli görülmemektir. Çocuk öğrenmek istediğinde nasıl öğretilirse öğretilsin, öğrenir.

Tüm öğrenciler yatılıdır ve üç gruba ayrılmışlardır: 5 ve 7 yaş arasındaki en küçükler, 8-10 yaş arasındaki ortalar ve 11-16 yaş arasındaki büyükler. Erkek çocukların ikisi, üçü ya da dördü aynı odada kalırlar, kızlar da öyle. Yalnızca bir iki büyük öğrencinin özel odası vardır. Öğrenciler odalarını toplamak zorunda değildirler ve kimse de arkalarından toplamaz. Özgür bırakılmışlardır. Hiç kimse onlara ne giyeceklerini söylemez, istediklerini istedikleri zaman giyebilirler.Okulda sınıf sınavları yoktur ancak üniversiteye gitmek isteyen öğrencilerin varlığı nedeniyle Summerhill öğretim kadrosu her zaman bütün konuları öğretebilecek nitelikte olmak durumundadır. Ve böyle öğrenciler sınavları çok güç bulmazlar. Genellikle on dört yaşında ciddiyetle sınavlara hazırlanmaya başlayıp ilk girişte olmasa da kazanmayı başarmışlardır. A.S. Neil’e göre önemli olan tekrar denemeleridir.

Her gün İngilizce, matematik, tarih, coğrafya, fizik, kimya, labaratuvar gibi dersler, sabah 9.30 ile 13.00 arasındadır. Öğleden sonraları herkes bütünüyle özgürdür. Atölyede bisiklet onarmak, motorlarla, radyolarla, oyuncak ve resim yapmakla uğraşmak çocukların tercihlerinden bazılarıdır. Saat dörtteki çaydan sonra çeşitli etkinlikler başlar. A.S. Neil büyüklerin okumak, orta sınıfların sanat odasında çalışmak, resim yapmak, yer muşambası kesmek, deri işleriyle uğraşmak, sepet örmek ve en çok da seramikle uğraşmaktan hoşlandıklarını gözlemlediğini söylemiştir. Büyükler daha çok beşten sonra tahta ve demir atölyelerinde çalışmayı tercih etmişlerdir. Cumartesi özel bir gündür çünkü genel okul toplantısı yapılır. Okul toplantısını dans izler ve genellikle pazar, tiyatro gecesidir. Çocuklar kendi oyunlarını kendileri yazarlar, kostümleri ve sahneyi kendileri düzenlerler.Cumartesi toplantılarını bütün okul yönetir, Summerhill’de herkesin hakları eşittir. Her öğrenci ve öğretim üyesinin bir oy hakkı vardır. Altı yaşında bir çocukla okul müdürünün oyu arasında hiçbir fark yoktur. Okulu ilgilendiren her şeyin kararı bu toplantılardan çıkar. Yasa yapmak için bir okul kurulu oluşturulur, bu kurula bir çocuk başkanlık eder ve isteyen herkes kurula katılabilir. Bu kurulun sınırsız bir tartışma gücü vardır ve yasa yapma konusunda yetkilidir.

Summerhill kırk yılı aşkın bir süreyle varlığını sürdürmeyi başarmış örneklerden biridir. Okuldan ayrılan gençlerin bazıları kaptan, hemşire, hostes, klarnetçi, balerin, radyo operatörü, ünlü ulusal bir gazetenin hikaye yazarı, büyük bir firmanın pazarlamacısı olmuşlardır. Bazıları ise Cambridge’de Tarih, Manchester’de Modern Diller üzerine, Oxford’da Matematik Profesörü olarak çalışmışlardır. Toplumun çoğunluğunun değer yargılarına göre bu sonuç başarılı sayılsa da okulun kurucusu A.S Neil’e göre mutsuz bir matematik profesörüyle mutsuz bir çöpçü arasında fark yoktur. gerçek başarı: Sevinçle çalışma, olumlu bir biçimde yaşama yeteneğidir ve bu tanımlamaya göre Summerhill öğrencilerinin çoğu, yaşamda başarılı olabileceklerdir.

Eğitime yönelik radikal yaklaşımın önemli bir öğesi, ondokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda kitlesel okul eğitiminin ortaya çıkmasına gösterilen tepki olmuştur. Bu dönemde devletin desteklediği ve düzenlediği okullarda genel zorunlu eğitim verilmesi yönünde sürekli bir eğilim vardı. Kitlesel okul eğitiminin amacı,vatandaşı ve işçiyi modern sanayi devleti için yetiştirmekti.toplumda radikal bir dönüşüm sağlamayı hedefleyenlerin,var olan toplumu sürdürmek üzere örgütlenmiş eğitim sistemlerine karşı oldukça eleştirel bir tutum takınmaları son derece doğaldır.

Radikal eleştirinin belli başlı temaları, okulun politik,toplumsal ve ekonomik gücü etrafında toplanıyor.Ulusal bir hükümetin denetimi altındaki devlet okulu eğitiminin,uyguladığı eğitim sistemi aracılığı ile kaçınılmaz olarak hükümetin buyruklarına körü körüne boyun eğecek,kişisel çıkarlarına ters düştüğünde ve akıldışı olduğunda bile hükümetin otoritesini destekleyecek ve  “ doğru ya da yanlış olsa da benim ülkem” türünden milliyetçi bir görüşü benimseyecek vatandaşlar üretmeye yönelik girişimlere yol açtığı, vurgulanan görüşlerden biriydi.Bir diğer radikal eleştiri konusu da okul eğitimi sistemlerinin,uygulanan eğitim süreci boyunca,monoton,sıkıcı ve kişisel tatmin vermeyen işlerde çalışmayı kabul etmek üzere yetiştirilmiş işçiler üretmede kullanılmaları olmuştur.Bu işçiler endüstriyel sistemin otoritesini kabul ederler ve bu sistemden herhangi bir köklü değişiklik arayışına girmezler.Bir başka ilgi alanı ise kitlesel okul eğitiminin gelişmesine eşlik etmiş olan,eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlandığı miti oldu.Bu mit,diplomaların toplumsal değer için tam bir ölçü ve toplumsal ödüller için bir temel olarak kabul edilmesine yol açmıştır ve üstelik bu diplomalar var olan toplumsal sınıf bölünmelerine göre dağıtılmaktadır.eğitim,hareketliliği arttırmaktan çok,toplumsal sınıflar arasındaki bölünmelerin daha da keskinleşmesine yol açmıştır.

19. yüzyılın sonunda okullar yeni sanayi ekonomilerinin bir uzantısı işlevini de görmeye başlamış gibiydi. Okullara hem devlet hem de şirketler için itaatkâr hizmetçiler üretme sorumluluğu yüklenmişti. Bunu öne süren önde gelen eleştirmenlerden biri de 1901”de Barcelona’da modern okulu kuran İspanyol düşünür Francisco Ferrer”di. Ferrer”in çalışmaları İspanyol hükümeti tarafından Barcelona’da bir ayaklanma başlatmakla suçlanıp idam edildiği 1909 yılında uluslararası üne kavuşmuştu.

Hükümetin okul eğitimine verdiği destek konusunda Ferrer, ”iktidarlarının neredeyse tamamen okula dayandığını herkesten çok daha iyi biliyorlar” diye yazmıştı. Geçmişte hükümetler kitleleri cehalet durumunda tutarak denetim altına almışlardı. 19. yüzyılda endüstriliyalizmin yükselişi ile birlikte, hükümetler kendilerini eğitilmiş sanayi işçilerine gerek duyulan bir ekonomik rekabet ortamında buldular. Okulların 19. yüzyılda zafere ulaşmalarının nedeni toplumun ıslah edilmesine yönelik genel bir istek değil, ekonomik gereksinimlerdi. Ferrer, “Hükümetlerin okulları isteme nedeni, eğitim yoluyla toplumun yenilenmesini ummaları değil, sanayi şirketlerini ve buralara yatırdıkları sermayeyi karlı hale getirmek için insanlara, işçilere ve mükemmel emek araçlarına duydukları ihtiyaçtır.” diyor.

Ferrer, kapitalizmin hiyerarşik yapısının işçilerde belirli karakter özelliği tiplerini gerektirdiğini kavramıştı. İşçiler, fabrika mesaisinin sıkıntı ve monotonluğunu kabul etmek ve fabrika içindeki düzenlemeye itaatkâr bir şekilde uyum sağlamak üzere eğitilmeliydiler. İşçiler dakik, itaatkâr, pasif ve işlerini ve konumlarını kabul etmeye istekli olmalıydılar.

Ferrer”e göre bir hükümetin toplumda herhangi bir radikal değişikliğe yol açacak bir eğitim sistemi yaratacağına inanmak imkânsızdı. Bu nedenle milli okul eğitiminin alt sınıfların koşullarını olumlu yönde değiştirmeye yarayacak bir araç olacağına inanmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Yoksulluğu yaratan var olan toplumsal yapı olduğuna göre eğitim ancak insanları, toplumsal yapıyı radikal yönde değiştirmek üzere serbest bırakarak yoksulluğu ortadan kaldırabilirdi.

Ferrer”in eleştirileri bizzat milli okul eğitim sistemlerinin varlığına yönelikti. Godvin gibi o da okulun bir politik denetim kaynağı olarak kullanılmasının kaçınılmazlığını görmüştü. Okullar, her grubun kendi hedefleri doğrultusunda kullanmaya çalıştığı büyük bir savaş alanına dönüşmüştü. “Bütün taraflar oyunun önemini biliyor ve zafere ulaşmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyorlar. ”Herkes okul için ve okuldan yana diye bağırıyor” diyor.  Bu mücadeledeki iki hâkim grup hükümet ve sanayiydi. Hükümet okulların sadık yurttaşlar üretmesini, sanayi ise itaatkar ve eğitimli işçiler istiyordu. Ferrer”in bakış açısına göre bu talepler arasında çelişki yoktu. Godvin gibi  o da devletin zenginlerin çıkarlarını korumak için var olduğunu ve sanayinin ihtiyaçlarının devlet aracılığıyla ifade edildiğine inanıyordu. Godvin ile Ferrer”in eleştirileri arasındaki farklılıklar 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl sonu arasındaki toplumsal farklılıkları yansıtır. On sekizinci yüzyılın sonu sadık yurttaşlar talep eden ulus-devletin zaferine tanık oldu. On dokuzuncu yüzyılın sonu sadece eğitimli değil, aynı zamanda fabrikanın montaj hattında ağır ve sıkıcı iş saatleri geçirecek işçiler talep eden sanayinin zaferine tanıklık etti. Bu bağlamda okul eğitiminin hedeflerine, hem okulda öğretilen malzemenin içeriği hem de sunulma yöntemi sayesinde ulaşılır.

Modern sınıf yöntemleri sorunu ve bu sorunun denetim ve otorite ile olan ilişkisi Ivan Illich”in yazılarında açıklanmıştır. Illich, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda sınıfta kullanılan tekniklerin, var olan otorite kurumları tarafından işlenebilen bir karakter biçimlendirmesine ilişkin olduklarını ileri süren radikal savı kabul eder. Sınıf tekniklerindeki değişiklikler doğrudan doğruya bu kurumlardaki değişikliklere bağlıydı. Illich tüketici yönelimli modern toplumun, her eylem için uzmanların öğüdüne dayanan bir karakter tipi gerektirdiğini ileri sürer. Modern toplum uzmanca planlanmış paketlerin tüketimine dayanır. Okul “her yönüyle çocuğun” sorumluluğunu üstlenerek bireyi bu toplum için hazırlar. Araba kullanmayı, cinsel eğitimi, giyinmeyi, kişilik problemleriyle uğraşmayı ve bir sürü ilgili şeyi öğrenmeye çalışırken okul aynı zamanda bütün bunları yapmanın doğru ve uzmanca bir yolu olduğunu ve kişinin başkalarının uzmanlığına dayanması gerektiğini de öğretir. Okuldaki öğrenciler özgürlük talep ettiklerinde, özgürlüğün sadece otoriteler tarafından verildiği ve “uzmanca” kullanılması gerektiği yolundaki ders alırlar. Bu bağımlılık kişinin hareket etme yeteneğini yok eden bir yabancılaşma yaratır. Etkinlik artık bireye değil uzmana ve kuruma aittir.
Amerikan eğitimcilerinin toplumsal sınıf sorununu çözme çabası, Ivan Illich’in merkezi bir toplumsallaşma kurumu olarak devlet okulunun, içinde yer aldığı toplumun toplumsal örgütlenmesini güçlendirme eğiliminde olduğu şeklindeki bir eleştirisini açıklığa kavuşturur. Bu özel durumda okul toplumsal tabakalaşmayı arttırma eğilimindedir. Amerikan eğitiminde-beceri grupları, mesleki eğilimler, özel programlar aracılığı ile-bireysel gereksinmeleri karşılama girişimi, okulun yapısında bulunan bütün çelişkileri ve problemleri ortaya çıkardı. Beceri ve meslek grupları, zeka testlerine, ilgi ve başarı testlerine ve dayanışmaya dayanıyordu ve sonuç olarak yirminci yüzyılın ortalarından itibaren Amerikan eğitiminin toplumsal sınıf ayrımı ve ırk ayrımı yaptığı konusunda büyük bir kaygı duyuluyordu. 1940larda küçük bir Amerikan kasabasını inceleyen sosyologlar orta öğretimde toplumsal sınıflar ile mesleki programlar arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu buldular. Kasabanın üst sınıfından gelen çocuklar kolejlere hazırlık programını işgal ederken, kasabanın alt sınıflarından gelen çocuklar meslek programını dolduruyorlardı. Bu durum Birleşik Devletlerin her yerinde ortaya çıkıyordu. Ve çocuklar standart testlerle belirlenmiş olan becerilerine göre ayrıldıklarında toplumsal sınıf ve ırka göre de gruplanmış oluyorlardı. Amerika’da çocuklar, kendi sosyal çevrelerinde, sanki her toplumsal sınıf için ayrı okul varmış gibi okula gittiler.

Ivan Illich’e göre bu toplumsal tabakalaşma süreci okul eğitiminin yapısında mevcuttur ve bu, eğitimin en yıkıcı özelliklerinden biridir. 1960larda Porto Rico Katolik Üniversitesinin rektörü iken Latin Amerika’nın azgelişmiş ülkelerinin eğitime harcadıkları para miktarına rağmen, yoksulların bu harcamalardan tam olarak yararlanamadıklarını fark etti. Halkın eğitime harcanan paranın tam bir karşılığını alması için ilk aşamalardan üniversitelere kadar tüm eğitim sürecinden geçmesi gerekiyordu.

Yoksulların, okulların kendilerine toplumsal ilerleme sağlayacağına ve okul eğitimi süreci içindeki bu ilerlemenin kişisel yeteneklerine bağlı olduğuna inanmaları istenir. Yoksullar bu inanç temelinde okul eğitimini desteklemeye hazırdırlar. Fakat zenginler her zaman yoksullardan daha uzun süre okul eğitimi görecekleri için okul eğitimi sadece kurulu toplumsal farklılıkların yeni bir ölçüm aracı haline gelir. Yoksulların kendileri de okul standartlarının doğruluğuna inandıkları için okul, toplumsal bölünmenin daha da güçlü bir aracı olmuştur. Yoksullara ilerleme fırsatı verildiği söylenir ve onlar da buna inanırlar. Toplumsal konum, okul eğitimi aracılığı ile başarı ve başarısızlık olarak tercüme edilir. Okul içinde yoksulun toplumsal ve ekonomik dezavantajları başarısızlık olarak nitelendirilir. Okul olmasa okuldan atılma da olmayacaktır.

Francisco Ferrer gibi Illich de okulu bir iktidar fahişesi olarak görür. En büyük iktidarın, okulun, kişinin kendi kimlik kavramı üzerindeki etkisi olduğuna inanır; yani eğitim kişilere kendi kişisel yeteneklerini ve karakter özelliklerini öğretir. İnsanlar kendilerini aptal ya da zeki, değerli ya da başarısız olarak düşünmeyi öğrenirler. Uygun bir kimlik kavramının, kabul edilmeye ve toplumsal bağlamda işlev görme yeteneğine dayandığı varsayılınca okulun psikolojik gücü açıkça ortaya çıkar. Okuldan atılma, okulun-kurumların en yardımsever ve demokratik olanı- kişiye bütün fırsatları verdiği; ama onun başarısız olduğu şeklinde yorumlanır. Atılanın elinden bu başarısızlığı kabul etmekten ve artık ilerlemek için yapabileceği çok az şeyin kaldığı sonucuna varmaktan başka bir şey gelmez. Okul tarafından reddedilmek, boyun eğme, ilgisizlik ve sonunda tümüyle çaresizliğe ve toplumsal durgunluğa yol açar.

Kaynakça

Tarih Sümer”de başlar- S.N. Kramer -kabalcı yayınevi İstanbul
Şenlikli Toplum- Ivan Illich –Ayarıntı yayınları-istanbul
Sağlığın Gaspı- Ivan İllich –Ayrıntı yayınları-İstanbul
Kitle ve İktidar – Elias Canetti –Ayrıntı yayınları İstanbul
Özgür eğitim- Joel Spring ayrıntı yayınları istanbul
Okulsuz toplum-Ivan Illich şule yayınları istanbul
Ortaçağda Entellektüller- Jacques Le Goff Ayrıntı yayınları istanbul
Anarşizm Bir düşünce ve hareketin tarihi – George Woodcock kaos yayınları istanbul
Değişme sürecinde devlet ve ve eğitim-Dr Feyyat Gökçe Pegem akademi yayınları Ankara
Demokratik Okullar- Michael w. Apple& James A. Beane Dipnotyayınları Ankara
http://listweb.bilkent.edu.tr/korler/2001/May/0025.html (1 Nisan 2005’de ulaşıldı)
http://www.devrimcihareket.net/dergiler/02/11/politik_egitim.html (1 Nisan 2005’de ulaşıldı)
http://www.direnis.com/zafer34/dunya1.htm (5 Nisan 2005’de ulaşıldı)
http://www.koniks.com/topic.asp?ARCHIVE=true&TOPIC_ID=577 (5 Nisan 2005’de ulaşıldı.)



2139 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kent-Küreselleşme -Dijital Hapishane - 15/09/2018
“Kendini öne çıkaran iktidar,bireyin oluşmasını engellemiştir;oysa karanlıklara çekilen modern iktidar herkesi bireyselleştirmek istemektedir;çünkü bireyselleştirmek,gözetim altında tutmak ve cezalandırmak,yani egemen olmak demektir”.
Tarih,Tahakküm ve Eğitim -2- - 16/08/2015
EĞİTİMDE ÖZGÜRLÜKÇÜ ARAYIŞLAR
Tarih, Tahakküm ve Eğitim -1- - 09/04/2015
Ortaçağda Hristiyanların etkisiyle eski Yunan ve Roma’nın eğitim anlayışı değişmiştir. Romalılarla Hristiyanların anlaşamadıkları noktaların bulunması, kilisenin kendi okullarını açmasına neden olmuştur.
Tarih, Tahakküm, Disiplin ve Kışlalar-2 - 19/03/2015
KIŞLA DİSİPLİNİ VE KİŞİLİKSİZLEŞTİRME
Tarih, Tahakküm, Disiplin ve Kışlalar-1 - 27/02/2015
İnsan, egemen olmak istedikçe, hapsetmek istedikçe, doğa, canlı üzerinde tahakküm kurmak istedikçe kendisi tahakküm altına alındı ve egemen olundu.