• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Cesim Taş
Kent-Küreselleşme -Dijital Hapishane
15/09/2018

“Kendini öne çıkaran iktidar,bireyin oluşmasını engellemiştir;oysa karanlıklara çekilen modern iktidar herkesi bireyselleştirmek istemektedir;çünkü bireyselleştirmek,gözetim altında tutmak ve cezalandırmak,yani egemen olmak demektir”.

“Böylece modern iktidar,çocuğu okulla,hastayı hastaneyle,deliyi tımarhaneyle,askeri orduyla,suçluyu hapishaneyle kuşatarak bireyselleştirmiş,kayıt altına almış,sayısal hale getirmiş,böylece egemen olmuştur.Her kişi bir yerde kayıtlı hale gelince,herkes denetim altında olacak,gözetim altında tutulacaktır.Modern iktidar büyük gözaltıdır”. Michel Foucault

Kavram olarak son yıllarda sıkça kullanılagelen bir sözcük küreselleşme,-bütünleşme,tekleşme,toplu
itaat-.Ürün ,sermaye,kontrol ve sömürünün bütünleşmesi.Tekelleşmesi olarak okursak yanılmış olmayız kanaatimce.Yeryüzünde var olan egemen güçler arasında yaratılan bir tür ortaklık.Amaç ise daha hızlı ve daha fazla sömürü,daha fazla kontrol altına almak,daha fazla palazlanmak.Daha fazla ve daha etkili ulaşmak,daha yeni kaynaklar ve daha yeni ürünlerle hızlı bir tahakküm oluşturmak.

Tarımla beraber “artık ürün”le tanışan insanlık bu artık ürünü en hızlı ve en kolay bir şekilde eline geçirmenin de türlü hesapları içerisine girecekti.Tapınak ve Sarayların merkez olarak işlevsel kılındığı Kent dokusu en kalabalık,en farklı renk ve kültürlü,en hızlı üretim ve dağıtım sahaları olarak kurgulanmış ve bu anlayış üzre oluşturulmuşlardı.Kent çalışanları,zanaatkarları,tüccarları,askerleri ve işsizler,sihirbazlar,din adamlarından oluşan bir kışla idi aynı zamanda.Neden kışla idi sorusuna gelince; Kışla idi çünkü bir merkezden yönetiliyor,herşey o merkeze akıyor o merkezden gelen talimatlar ve emirlerle soluk alıp verebiliyordu Kent ve kentliler.

Tapınak ve Sarayın egemenliği altında şekillenen bu kışla süreç içerisinde , site, polis, komün ve kent devletleri gibi adlar alırken, kent kavramı ile beraber uygarlık da büyük bir dönüşüm yaşamıştır.Kentler aynı zamanda evcilleştirme ve ıslahın,itaat ve disiplinin simgesi olan uygarlıkların doğduğu ve yıkıldığı merkezler olarak da hafızalanmışlardır.Tarih boyunca yığınla uygarlığın doğup yıkıldığı kentler mevcuttur.Uygarlıkların kalbi olarak organize olan kent herşeyden önce bir sermayenin,ekonomik,sosyal -siyasal bir egemenliğin de labaratuvarı olarak kurgulanmıştı.Bu sebeple kaleleri,kuleleri,tapınakları,garnizonları,mahkeme salonları ve meclisleri ile ciddi bir kışladır.savunulması kaçınılmaz olan bir kışladır kent.Bu ciddi bir askeri organizeyi gerektirdiği gibi ciddi bir polisiye örgütlenme ağını da gereksindirecekti,bununla beraber toplumdan vegileri toplamak için at ve at arabası başta olmak üzere çeşitli ulaşım teknolojileri ve memurlarına da gereksinim duyulacaktı.Kentsel sistemin güvenliği ve olası saldırılara önceden hazırlıklı olunabilmesi için ciddi bir hafiye örgütlenmesi ve haber ağına gereksinim duyulmuştur.Dolayısı ile Kent ciddi anlamda karmaşıklaşan hiyerarşik bir örgütlenme merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır.Sınıfsız toplumdan sınıflı toplumlara geçişin temeli,düzensiz toplumdan düzenli,disiplinli topluma geçişin temeli olarak kentsel doku çıkar karşımıza.Kuleler,kaleler,surlarla çevrilmiş ve içerdeki kalabalıklar kuşatılmıştır,kontrol altında tutulmağa çalışılmaktadır kent yaşamında.Talimatlar,kanunlar ve yasalarla kuşatılmış,güvenlik gücü denen militarist odaklara biat ettirilen,korkutulan ve ıslah edilerek yönetilenlerin kalabalıklar halinde bir arada tutulduğu devasa kışlalar!hapishaneler!

Taşı toprağı altındır söylemi ile kırsal kesimlerden akın akın insanların; geçimlerini kazanmak üzere göç ettikleri yeni,karmaşık,devasa yerleşkeler!.Klasik,geleneksel yaşamların terkedilerek daha disiplinli,daha akışkan,daha kuşatılmış ve kurallara bağımlılığı gereksinidiren renkli yaşamların ve düşlerin adresi kentler.Kent bir diğer anlamda toplumu ve toplumsal değerleri çözüp dağıtan,yutan,pazarlayan bir agora olarak da düşünülebilir elbette ki.Bir pazar yeri.Herşey burada sergilenir,kimi mal satar kimisi fal satar.Kimi politika satar.Tıpkı günümüzün küresellleşen dünyasında olduğu gibi,herşey alınır- satılır,herşey pazarlanır.!

Mezopotamya-Mısır-Hindistan-Çin de kurulan ilk kentlere bakıldığında hemen hemen hepisinde aynı anlayış ve kültür hakimdir.Merkezde tapınak ve tapınağın etrafında oluşturulan etten duvar bir kışla.Bir hapishane.Tapınak herşeydir burada,hem banka,hem ticaret odası,hem meclis hem karakol hem kışla.Hem gardiyan.Tek hakimdir.Ticaret,zanaat,iş-emek üretim ve ürünler tapınağın kontrol ve denetimindedir.Devasa tapınakların varlığı ve inşaası o kent tanrısının,kralının gücünün de simgesiydi ayrıca.Ne kadar ihtişamlı olursa mimari, o kadar da toplum üzerinde sarsılmaz bir tahakküm sözkonusu idi elbette ki.Bu bağlamda kentler yüksek binaların,tapınakların,sarayların merkezleridirler aynı zamanda.Yükseklik ;ihtişamın,tepeden kullara bakmanın,kontrolün,simgesidir tabii ki.Kışlalar,hapishaneler,okullar,meclisler bu düşünsel eksen üzerinden hareketle yapılmışlardır.

Günümüz tekno-donanımlı küresel kuşatma ve tahakküm ilişkilerine bakıldığında ilksel örneklerden çok da farklı değildir işleyiş.Merkezde bir otorite ve etrafında birleşen kurumsallaşmalar.Sermaye ve sermayenin dizayn ettiği olanca değerler silsilesi.

Tüm sorun toplumu kontrol altına almak,haraca bağlamak,itaat ettirerek var olan sistemi palazlandırmak ve büyümesini sağlamaktı.Bu bağlamda kent ilk küreselleşen yerleşke olarak kodlanır tarihimizin belleklerine.!

Kent,herşeyden önce var olan dağınık ve özerk yerleşke ve yaşamları sonlandırarak bir kab”da bütünleştirme projesi olarak hayat buldu ve bu şekilde de tarihsel misyonunu yerine getirdi.Bu kab artık sağlam ellerde idi,yöneticisi,korucusu,sorumlusu ve sömüreni belli olan bir kab”dı.Küreselleşen dünyanın kent ile bu bağlamda yakın bir parallelliği bulunmaktadır.Dünyanın en ücra köşesindeki farklılık ve renkliliği bulup kontrol altına almak,sermaye ve medya aracılığı ile kodlamak,numaralandırmak ve kendi sömürü kabına dahil etmek.Kent aynı zamanda kanun ve yasalarla toplumu kuşatıp sömüren devlet kurumsallaşmasının da temellerini oluşturuyordu.Kent devleti olgusu buradan kaynaklıdır.Küreselleşme ise sermayenin tek devlet olarak örgütlenip toplumlar üzerinde ciddi bir tahakküm olarak kurumsallaşmasıdır.

Kentlerin varlığı tarihsel olarak kent tanrıları ile anımsanır elbette ki.Kent tanrısı aynı zamanda kentin sahibidir.Kentte yaşamakta olan herkes kul”dur sadece ve tanrısına itaat ederek,kurallarına boyun eğerek yaşamak durumundadır.Küresel güçlerin bugün dünyanın jandarması olarak konumlandıkları gibi.Aralarındaki parallellik rant ve palazlanmadır.İktidar ve tahakküm ilişkilerinin doğa ve insanlık üzerindeki kurumsallaşmasıdır.Hiyerarşik iktidar ağları ile toplumu kuşatarak disiplin altına almak,kışla düzeni ile ıslaha tabi tutarak toplu itaatı sağlamaktır.Kent soyluları ve kent sakinleri.!Soylular meclisi ve sakinlerin sömürüsü.!!Bugün aynı anlayış teknolojik donanımlı bir illüzyonla toplumlara dayatılmıştır ve her anlamda -herşey-tahakküm altına alınarak yeryüzü soyluları tarafından bu şekilde sömürülmektedir.!Paranın patronları ve siyasetin patronları olarak kodlanmıştır küresel soylular,ayrıcalıklılar.!
Ekolojik,ekonomik,sosyal-siyasal-psikolojik bir kopuş ve yeniden dizayn edilmenin ana hatlarını kent dokusunda bulmak mümkün.Var olan tüm geleneksel ve klasik yaşam şekilleri sonlandırılırak daha disipline,daha kazanca dayalı,daha gösterime açık,daha itaatkar bir doku oluşturularak sonlanıdırılmakta herşey.Kırsal alanları yutan kent, oralardaki yaşam alanlarını da önüne katarak yok ederek büyümesini sağlayagelmiştir.Tıpkı bugün küresel sermayenin ulusaşırılaşarak dünyanın her alanını önüne katıp sömürdüğü misal.Aralarında büyüme,kazanma,palazlanma ,kontrolü sağlama,mutlak sahiplik parallelliği sözkonusu elbette ki.Çünkü kent mutlak iktidar ve sahiplenme düşüncesinin pratikte somutlaşmasıdır.Küreselleşme aynı şekilde daha fazla kazanma ve tüm doğal kaynaklara tüm emeklere sahip olma anlayışının somutlanmasıdır.

Tarihsel olarak kentleri derinlikli olarak inceleyip geçirdikleri evreler ,üstlendikleri misyonları ortaya koymağa çalışmak uzun bir konu elbette ki.Özellikle Yunan siteleri,Roma sürecinde yaşanan kent konfederasyonları ve özerk kent dokusu ve ortaçağ kent komünleri insanlık tarihinin önemli dönemeçleri olarak düşünülebilir.Demokratik yaşama katılım,özellikle de doğrudan demokrasinin ilk örneklerinin bu kentlerde vucut bulması her ne kadar çok öenmli olgular olsalar da genel olarak kent insanlığın tıkıldığı hapishane olarak işlevsel kılındı.Küresel hapishanenin ilk örneği olarak karşımıza kent çıkmakta.Surlar,kale ve kulelerden oluşan hapishaneden tekno-donanımlı,kodlanmış,numaralandırılmışdan oluşan gözetim ağı ile kuşatılmış dıjital hapishaneye.!!Küresel hapishaneye uygarlık dendiği sürece ,uygarlık herşeyi önüne katarak yutmağa devam edecektir elbette ki.Küresel hapishaneden kurtuluşun yolu ise küresel direnişten geçtiği bilince çıkarılmadıkça insanlık tarihi gün geçtikçe yeni kirli sayfalara dökülerek gelşeceğin karanlık dehlizlerine akıtılmağa devam edecektir.

Cesim Taş / Australia

 



841 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Tarih, Tahakküm ve Eğitim -3- - 19/11/2015
SUMMERHILL OKULU
Tarih,Tahakküm ve Eğitim -2- - 16/08/2015
EĞİTİMDE ÖZGÜRLÜKÇÜ ARAYIŞLAR
Tarih, Tahakküm ve Eğitim -1- - 09/04/2015
Ortaçağda Hristiyanların etkisiyle eski Yunan ve Roma’nın eğitim anlayışı değişmiştir. Romalılarla Hristiyanların anlaşamadıkları noktaların bulunması, kilisenin kendi okullarını açmasına neden olmuştur.
Tarih, Tahakküm, Disiplin ve Kışlalar-2 - 19/03/2015
KIŞLA DİSİPLİNİ VE KİŞİLİKSİZLEŞTİRME
Tarih, Tahakküm, Disiplin ve Kışlalar-1 - 27/02/2015
İnsan, egemen olmak istedikçe, hapsetmek istedikçe, doğa, canlı üzerinde tahakküm kurmak istedikçe kendisi tahakküm altına alındı ve egemen olundu.