Nice korkular bilirim!

Bilmek ne kelime…!?

Ve yaşadım da…

Hem de dolu dolu, doludizgin!

Kimileri “fiziksel”di, kimileriyse “zihinsel”…!

Bir sor hele, “ama neden!?

İlki, gayet “doğal” olanıydı ve o denli de yaygın…

İrkilirim.

Sayısız kez irkildim de;

Hani bilirsiniz, bir ürkek yavru ceylan gibi…

Bir korku ki yani diyorum, “bilinmeyen”den - “kontrol edilemeyen”den…!

İkincisini ise ne, siz sorun ve ne de, ben söyleyeyim.

Bir daha anımsamak bile istemiyorum!

Lakin

Yeri geldi, ondan da bir nebze sizlere söz edeyim:

Ahh! O öyle bir korku ki

Bu, “bilincin

Geri dönüşsüz bir şekilde,

Değişmesine duyulan bir korku”dur!

“Değişen zihnin yapısına duyulan korku” diyorum,

“Varlığın Gizemi”ne;

“Gerçek-Gerçek”in

Yani, “Absülü(Mutlak) Hakîkât’in Kendisi”ne,

O “Kardinal Gizli Değişken/Faktör”e,

“Transandantal & Meta-meta-meta-meta...Olan Sistemin Kendisi”ne,

O, “Mutlak Aşkın Cazibe-Çekim Merkezi(Absülü-Mute‘âl Atraktör)”ne diyorum,

Sonsuz şükür ki en sonunda, atlattım!

Zeki Coşkunsu