• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Edip Yüksel
yuksel@19.org
Hayatımın en Lezzetsiz Kebabı ve Hikayesi
10/10/2014

Geçtiğimiz hafta içi eşimin doğum günü olduğu için için ilk kez Adana kebabı yapmaya karar verdim. Gözlerimdeki sevinci ve heyecanı görünce kabul etti. 

Yıllardır BBQ yaparım, fırında yemek pişiririm. Biftek veya tavuk etini salamuraya bırakıp pişirmesini iyi bilirim. Dünyanın en iyi kaynanasının kıyma etinden yaptığı İran işi kıyma kebabını da birkaç kez pişirdim. Ama ilk BBQ deneyimim büyük bir hüsran olmuştu. Evlendikten kısa bir süre sonra, Tucson'daki ilk evimize davet ettiğimiz yirmi kişilik bir arkadaş grubu için eşimin hayatında ilk kez yoğurup yassı şişlere taktığı kebaplar şişlerin kenarlarından boylamasına ikiye bölünüp yarısı kömürlerin üzerine düşmüştü. Kebaplar tek tek yanarken panik içinde kurtarmaya çalışıyordum ve bir yandan da eşime bağırıp onu suçluyordum; ‘İçine neden ekmek koymadı’ diye.  Tabi yassı şişin üst kısmında kalan diğer yarısını kurtarmaya çalışırken de onların da bir kısmını kaybediyordum… Haliyle kebabın büyük bölümünü kömürlere yedirdim.

Okulda Fenikelilerin çömleklerinden Hamurrabi'nin yasalarına, Yavuz Sultan'ın belinde çıkan çıbandan Nefi'nin ölümüne yol açan söze kadar,  hücrelerimizdeki golgi aygıtından ineğin dört bölümlü sindirim sistemine, Avogadro'nun sayısından Faraday'ın Kafesine kadar, kuyuya bir fare düşerse temizlemek için kaç kova su çekilmesinden Ebu Hureyre ile İbni Abbas arasındaki köpek kavgasına kadar binlerce önemli ve önemsiz şey öğrenmiştim ama kebap pişirmesini hala öğrenmemiştim. Sizi bilmem ama hayatta en önemli işleri okulda öğrenmedim. Örneğin, bisiklet sürmesini, arabanın yağını değiştirmesini, ve eşimle ilk karşılaştığımda neler konuşmam gerektiğini de okulda öğrenmemiştim.

Dönelim ilk kebap katliamına… Şükür ki kıymalı kebaba ek olarak salamuraya bırakılmış tavukayakları vardı. Onları pişirdim. Daha doğrusu pişirdiğimi sandım. Ancak onlar da çiğ çıktı. Sonunda ilk şölenimizde mahcup olduk. Şanslıydık. Telefonumuz vardı. Hemen Pizzacıya telefon edip acele sekiz-on Pizza getirttik. Daha sonra suçun eşimde değil, bende olduğunu öğrendim. Meğerse yassı şişleri ilk başta ateşin üzerinde sık sık döndürmeliymişim. Zira bir taraf iyice piştikten sonra diğer taraf çevrilirse pişmiş kıyma pişmemiş kıyma arasındaki zayıflayan akrabalık bağlarından dolayı kopuyorlarmış… Böylece ilk kebap dersimi ilk davetimizde tatmış oldum.

Dediğim gibi; 25 yıldır çok kebap pişirdim. Her türlüsünü. Evde bunun uzmanı olarak bilinirim. Ancak kıymadan hiç kebap hazırlamadım. Kıyma olarak diyetisyen eşim sürekli yağsız hindi kıyması alır. Kaynanam San Diego'da yaşadığı için, kıymayı hiç kebap yapmayız; mantar, soğan, biber ile karıştırıp tavada pişiririz… 

Çocukluktan hatırladığım kadarıyla kıymanın birbirini tutması için içine bayat ekmek koymam gerekiyordu. Ama bugünlerde evde hiç ekmek yok. Eve ekmek alınca eşime sürekli hesap vermek zorunda kalıyorum. Bazen ekmeği benden gizler.  En son, eşimden izinsiz aldığım ekmeğin geri kalan kısmını, geçen hafta, çamaşır kurutma makinesi içinde bulmuştum. Zerre abartmıyorum…

Neyse, ekmek yerine yumurtayı denemek istedim. Elazığ'da Harput kalesini dolaşırken bana rehberlik yapan Atilla adındaki arkadaştan kale duvarlarındaki taşların yumurta ile birbirine yapıştırıldığını öğrenmiştim. Bir zaman lüzumsuz sandığımız bilgiler an gelir çok lüzumlu olabilir! Ve ben bugün o lüzumsuz bilgiyi pratiğe koyacağım için daha da heyecanlıydım.

Bir kilo kıymaya bir değil, iki değil, tam üç yumurta kattım. Sadece bir yumurta katmamı isteyen eşimi dinlemedim. Kebabı oluşturan kıyma kıymıklarının (böyle bir kelime var mı bilmiyorum; ama yoksa bile anlarsınız) hem daha sağlam yapışmasını hem de daha proteinli olmasını istiyordum.  Bu yumurtalar bildiğiniz yumurtalar değil; antika yumurtalar. Yani eski usul üretilen cinsinden. Yani kafeste değil, açıkta organik besinle beslenen şanslı tavukların yumurtladığı şerefli yumurtalardan… 

Çiftliklerde kullanılan hormonların sağlığa zararları ile ilgili haberlerden dolayı, yaklaşık bir yıldır organik süt ve yumurta için iki kat para ödemeye karar verdim. Günde 10-12 saat klavyeleri okşayan mübarek on parmağımla kıymayı yumurtalarla yoğurmaya başladım. Üzerinde kendi tasarımım olan 19 Hexagon çizili ve 1974 tarihi yazılı olan yüzüğümü çıkarmayı da unutmuştum. Ve korkmadığım, beklemediğim felaket başıma geldi. Fotoğrafta gördüğünüz olayı yaşadım…

O anda annem Sara aklıma geldi... Norşin'de şeyh+ağa kızı olarak yetiştiği için hayatı biraz daha rahat geçmişti. Annemin ve tüm kardeşlerinin özel hizmetçileri vardı. Ama dedem, Şeyh Masum Mutlu, biraz farklı bir şeyhti. Bitlis, Muş, Van civarındaki tüm şeyhleri, ağaları ve aristokratları kıskandırıp şoke edecek bir karar almıştı; kızını medresesinde okuyan yetim Fakı’ya verecekti. Sadreddin'i, yani Dinin Göğsü'nü, damat olarak onurlandırmasının sebebi Sadreddin'in soyu veya zenginliği değildi. Peki neydi? Medresesindeki en zeki ve en çalışkan öğrenci oluşuydu… Babam Norşin'den ayrılıp Neynik adlı bir köyde imam olunca, aynı yıl, yani 1961 yılında Adalet Partisinden milletvekili adayı olacaktı ve şeyh olan dayılarımın aleyhinde çalışması sonucu seçimi kaybedecekti. Hala bir minibüsle köylere kampanya için ayrılışını anımsıyorum… Babasının ve kardeşlerinin himayesinden ayrılan annem Neynik'te hizmetçisiz kalmıştı… Annem bir gün evdeki undan ekmek için hamur yapmaya karar vermişti. O zaman dört veya beş yaşındaydım. Çok iyi anımsıyorum. Onun da elleri benim bu ellerim gibi olmuştu. Bir türlü kurtaramıyordu ellerini. Onu kurtarmak için komşuya koşmuştum… Kadınlardan birisi eline su dökerek annemi kurtarmıştı. Hala bu olayı hatırlamam çok ilginç doğrusu…
Şimdi aynı şey 52 yıl sonra benim başıma gelmişti… Parmaklarımı kurtaramadım. Kıyma Vıcık vıcık oldu; tutkal gibi parmaklarıma yapıştı... Kıyma şişlere takılacak bir durumda değildi. Eşimden beni kurtarması için yardım istedim ama nafile. Dalgasını geçti… Ama durumuma biraz acıyıp fırından bir sac tepsi çıkarıp önüme koydu. 

Sonunda kıymayı biçimsiz ve çirkin görünümlü parçalar halinde alüminyum ile kaplı düz bir sacın üzerine dizip, fırına attım. İçine soğan eklemeyi de unutmuştum. Fırına koymadan önce soğan doğraması için eşime birkaç kez yalvardım ama o Doğum Gününün keyfini çıkarıyordu. Eşim sevmediği için acı biber de koyamadım. Elim yumurtalı kıyma içindeyken, kıymaya baharat eklemesi için  yalvardığım eşim biraz baharat ekledi, ama âdeti üzere tuz eklemedi. 

Hayatımın en tatsız ve kurabiye gibi kuru lokmalarını kebap niyetine yedik! Lezzet algısının büyük oranda subjektif olduğunu biliyorum ama ben kebabımı tanırım. Evrensel lezzet algısının en küçük ortak paydasına bile sahip değildi. Eşim sanırım beni üzmemek için düşük bir sesle "lezzetli" dedi ama yalan söylediğinden yüzde yüz eminim. Vıcık vıcık kıymadan pişirilen soğansız, bibersiz, tuzsuz ve yağsız bir kebap yalan söylemez. Kebabınız yumurtasız, soğanlı, biberli, tuzlu ve yağlı olsun…



2124 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Yoktan Var Olan Evren - 25/07/2017
Lawrence Krauss: Yoktan Var Olan Evren
Ergenlere Rastgele Öğütler - 02/12/2016
...
“Sen olmasaydın bir hiçtik” - 07/09/2016
...
Kuran’a Uygun Hadis Safsatası - 07/06/2016
İlk başta anlamlı bir tez gibi geliyor ama üzerinde düşündüğünüzde anlamsız, yararsız ve hatta zararlı bir söz olduğunu anlarsınız…
Kur'an'a Göre Namaz - 29/03/2016
...Hadis ve Sünnet kaynaklarındaki yüzlerce çelişkiyi, saçmalıkları, palavraları eleştirdiğimizde onların mukallit ve mürit savunucuları bize sürekli olarak şu eleştiride bulunmaktadırlar: “Hadisler olmazsa namazı nasıl kılacağımızı nereden öğre...
Amerikan Janusu - 14/09/2015
Aşağıdaki makalenin İngilizce orijinalini (The American Janus) 2010 yılında yazdım ve yayınladım. Asıl muhatabı Amerikan halkıdır. Norşin’den Arizona’ya adlı otobiyografimin son bölümü için seçtiğim bazı makaleler arasında.
Norşin’den Arizona’ya... - 24/05/2015
Bu kitapta, senin ve benim Efendim, tüm kâinatın Efendisinin bana olan nimetlerini seninle paylaşacağım.
Hemmam’ı İşitmediniz mi Zındıklar - 29/04/2015
Uyduruk hadisleri savunmak için hadisçiler uyduruk “sahih” hadis kitaplarından önce hayali bir hadis kitabı da uydurmuşlar… Ve yüzyıllar sonra onu Pakistanlı Hamidullah keşfetmiş...
Dünyanın en Mutlu ve en Özgür İnsanıyım. - 22/03/2015
Dünyanın en Mutlu ve en Özgür İnsanıyım. Siz de Olabilirsiniz!
 Devamı