• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Mustafa Yıldırım
-
Eşitliği savunanlara hep sövdüler!
08/02/2015

Eşitliği savunanlara hep sövdüler, hep karaladılar, hep zulüm ettiler...

Eşitlik nedir?

Eşitlik derken, aklınıza matematik simgesi olan '=' eşittir simgesi gelmesin.

Eşitlik, insanların; dil, din, milliyet, mezhep, cinsiyet, yaş, boy, renk, zenginlik-fakirlik farkı gözetmeksizin aynı olmasıdır, birbiriyle denk olmasıdır, benzer olmasıdır. 

Eşitlik, hak ve hukukun insana eşit olarak dağıtılmasıdır.

Eşitlik, tarih boyu aranılan, ulaşılmak istenen bir insanlık gayesi olmuştur; ama toplumlar, dinler, töreler, alışılan düzen tarafından istenilmeyen, garipsenen, ötelenen, karalanan, zulüm edilen bir gaye olmuştur. Dünyanın neresine gidersek gidelim, bu böyledir; her tarafta üvey evlat muamelesi görmüştür bu kutlu gaye. Ama bir toplum vardır ki, eşitliğin en çok garipsendiği, karalandığı, zulüm edildiği başka bir toplum sanırım yoktur. O toplum, Müslüman toplumudur.

İslam dini doğandan beri ortaya çıkan eşitlik arayışlarını hep bastırmış, hep susturmuş, hep etkisiz kılmış, hep çelik yumruğunu başına indirerek başını ezmeye çalışmıştır. 1839 Tanzimat Fermanıyla bu eşitlik düşmanlığı yer yer kırılmış, gün geçtikçe de etkinliği azalan bir düşmanlık olmuştur.
Azalsa bile eşitliği garipseyen Müslümanlar az da olsa vardır. Eşitliği küfür olarak gören Müslümanların varlığı bir gerçektir. Kimisi 'kadın-erkek eşit değildir' der, kimisi zengin-fakir eşitliğini küfür olarak görür, kimisi de Müslümanla Müslüman olmayanın eşit olarak görülmesini bir zındıklık alameti olarak görür.

***

İslam tarihinde meydana gelen eşitlik arayışlarından örnekler vereceğim. Din adamları, din üstatları tarafından bugün bile o kutlu arayışları gerçekleştiren isimler, gruplar, toplumlar karalanarak eleştirilir, kâfir denilerek hakaretler sıralanır...

*

Bâbek Ayaklanması:

Bâbek, M.S. 800'lü yıllarda Azerbaycan coğrafyasında yaşamış bir Farisi'dir. Abbasilerin adaletsiz yönetimine isyan etmiştir. Eşitliği savunmuş ve adil bir düzen kurmak istemiştir. İlk komünist olarak bilinir. 20 yıl süren mücadelesinden sonra şiddetli bir şekilde bastırılmıştır. Bâbek ve Bâbek'in takipçileri katledilmiştir.

Bâbek ve fikirleri şeytani olarak nitelenmiş, Bâbek'e uyanların da kâfir olacağı ve katledilmelerinin farz olacağı propagandası yapılmıştır.

*

Karmatiler ve Fatımiler:

M.S. 900'lü yıllarda Ortadoğu'da ortaya çıkan şii görüş ve şii devlettir.
Öncelikli amaçları eşitlik, devrimcilik ve adil düzen olmuştur.

Sünni İslam dünyası tarafından kâfir olarak, Ali'ye tapan müşrikler olarak, katledilmeleri caiz olan birer zındık olarak suçlanmıştır. Anaları, bacılarıyla cinsel ilişkiye giren âhlâksızlar denilerek karalanmıştır.

Suçlamalarının ve karalanmalarının en büyük sebebi, sunni Müslümanların 'küfür' olarak gördüğü şeyleri gaye edinmeleriydi.

*

Hasan Sabbah ve Haşhaşiler:

Hasan Sabbah, M.S. 1050 yılında doğmuş 1124 yılında da vefat etmiştir. İsmaili mezhebine bağlı farisi bir alevidir.
Eşitlik, devrimcilik içeren fikirleri vardır; adaletsiz düzene ve Büyük Selçuklu devletinin sunni dayatmacı yönetimine isyan etmektedir.
Fikirlerini hayata geçirebilmek için bir tarikat kurar ve tarikatın merkezini Kafkas sıradağlarının Elbruz dağı üzerindeki bir kaleye kurar; kalenin adı 'Alamut'tur.
Haşhaşiler ise, Hasan Sabbah tarikatı mensuplarına tarihçiler tarafından verilmiş addır.

Hasan Sabbah, tarikat mensuplarını devrimci fikirlere karşı çıkanlara ve Hasan Sabbah tarikatına zarar vermek isteyen birçok devlet yöneticisine suikast düzenlemek için görevlendirmiştir.

Hasan Sabbah'ın bu suikastçı, gözü kara ve muhalif hareketleri, sunni İslam dünyasında hem korkutucu hem de küfür dolu bir algının oluşmasına neden olmuştur. Yanlı tarihçiler tarafından fantastik bir tarih anlayışı güdülmüştür.

Hasan Sabbah, kendisini tanrı ilan etmiş, cennet ve cehennem kurmuş, cennetine hoş içkiler, meyveler ve güzel huri kızları koymuştur. Tarikat mensuplarını bu cennet ve cehenneme atıp, dünyadayken bunları tattırıp, tanrı olduğuna güçlü bir delil olarak gösterilmiştir. 
Hasan Sabbah, tarikat mensuplarına afyon verip cennetine inandırıcılığı güçlendirmiş, aynı zamanda mensuplarını afyonlayarak suikastlar için teşvik etmiştir. (İşte yanlı ve fantastik tarih algıdır bu.)

Hasan Sabbah'ın Alamut'taki hükümdarlı 34 yıl sürmüştür. Ama tarikatı ve tarikat merkezi, Sabbah öldükten sonra yaklaşık 140 yıl daha varlığını sürdürmüştür.

Haşhaşiler, 1259 yılında Moğollar tarafından yıkılmıştır. (Hatırlarım, lisedeki tarih hocam şöyle demişti: 'Moğolların tarihteki en güzel işi, Anadolu'nun Türkleşmesini sağlamak ve Haşhaşilerin yıkılmasını sağlamaktır.)

*

Şeyh Bedreddin:

1359 yılında doğmuş, 1420 yılında idam edilmiş Osmanlı din alimidir. Edirne yakınlarında Karaağaç ve Dimetoka civarında doğmuştur. 14. ve 15'nci yüzyılların başında yaşamış ünlü din alimlerinden biridir, tasavvufçudur.
Ortak mülkiyeti savunmuştur. 'Yarin yanağından gayrısını bölüşelim' diyerek mülkiyetin kamuya açık olmasını istemiş ve eşitliğin güçlü bir savunucusu olmuştur.

Şeyh Bedreddin'in fikirleri halkın sempatisini ve desteğini kazanmasına neden olurken, Osmanlı yöneticilerinin ve bağnaz din adamlarının antipatisini kazanmasına neden olmuştur. Felek, Osmanlı yöneticilerinin ve bağnaz din adamlarının lehine çalışmış, Şeyh Bedreddin 1420 yılında Serez şehrinin çarşısında çırılçıplak idam edilmiştir.

*

Safeviler, Şah İsmail:

Safeviler, 15'nci yüzyıl sonlarında İran coğrafyasında kurulmuş bir devlettir. Türklerden ve Farisilerden oluşan bir halk yapısı vardır. Benimsenen din İslamın Şii mezhebidir. Fars kültürü, Türk kültürü mitlerinin egemen olduğu bir kültür yaygındır. En tanınmış liderlerinden birisi Şah İsmail'dir.

Şah İsmail, 1487 yılında doğmuş 1524 yılında hayata gözlerini yummuş bir Safevi lideridir. Devrimci, eşitlikçi ve İslamın Şii yorumuna dayanan propagandacı fikirleri mevcut idi. 
Şah İsmail'in bu fikirleri sunni İslam dünyası ve Osmanlı devleti tarafından nefretle ve düşmanca karşılanmıştır.
8 yıl hükümdarlığı süren Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığının 3'ncü yılında gerçekleşen Çaldıran Savaşında Şah İsmail'i yenmiş ve Safevi Devletinin kısmen belini kırmıştır. Yavuz Selim ayı zamanda Maraş çevresinde yaşayan on binlerce Aleviyi katletmiştir.

*

1839 yılında Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edilen Tanzimat Fermanından için, Mahmut Esat Bozkurt şöyle bir benzetme yapmıştır:

"Mustafa Reşit Paşa'nın Tanzimat Fermanı'nı ilan etmesi, o dönem için bin kez 'ben kâfirim' demektir."

Neden derseniz. Tanzimat Fermanı, din farkı gözetmeksizin bütün Osmanlı tebaasını eşit gören anayasal bir reformdur.

Yani Osmanlının en büyük tebaası olan Müslümanları diğer Hristiyan ve Yahudi tebaayla bir tutan bu reformu ilan etmek gerçekten büyük bir cesaret gerektirir o dönem için. Bu da Müslümanların eşitlik önyargılarına güzel bir delildir.

*

Günümüzde, yani son yüzyılda Müslümanlar sol fikirlere olan ön yargılarını sapasağlam yaşatmaktadırlar.

Mesela Müslüman seçmenin en son gideceği parti sol partilerdir.

Mesela Müslüman vatandaşlarımız İslam'ı paraya, mala, mülke, bayrağa, milliyete, din bezirganlarına, afyoncu din adamlarına her şeye yakıştırır, ama İslam'ın solla anılmasını garipser.

Sola dair hiçbir bilgisi olmayan çoğu Müslümanın, sol denilince aklına küfür, ahlaksızlık, pislik içinde yaşamak, namus kaygısı olmamak akıllarına gelir. (Bakın hepsinin demiyorum, çoğunun)

*

Alevilere ta İslam doğandan beri sünni Müslümanlarca önyargı beslenir, karalanır, suçlanır. Çünkü Aleviler; eşitlik savunucusudur, kadın-erkek farkı gözetmez, insancıldır, isyankardır, zulme boyu eğmez, dinin benimseyişlerine değil sevginin hoşgörünün kardeşliğin gereklerine önem verirler.

Bugün sunnilerin içerinden rahatlıkla IŞİD-Hizbullah-Taliban gibi oluşumlar çıkarabilirsiniz, ama bunu Alevilerden çıkarmak çok zordur. Alevilere göre din kılıçların değil, sazın, semahın, kardeşliğin gölgesi altındadır.

Kılıç gölgesi nedir derseniz?

Buhari'den bir hadis derim:

'Cennet kılıçların gölgesi altındadır.'

Bu hadise destek veren sünni mi bulursunuz, alevi mi?

Sunniler kendilerine bakmayıp Aleviilere iftiralar atarlar, karalarlar. Onlar 'Mum Söndü' yapar derler, onlar ana-bacı namusu gözetmez derler, onlar Ali'ye tapar derler, derler de derler... Ne kız alırlar, ne kız verirler. Ondandır, bugün ülkede cem evlerine ibadethane statüsünün verilmesini isteyen sunninin çok az olması.

Mustafa Yıldırım | Tabusal



1767 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

‘Eli olmayanın dili çok olur.’ - 09/04/2019
Dili çok olan insanlar, genelde, ahkam kestikleri şeyden de yoksundur. Ama yoksun oldukları şeye en çok kendisi sahipmiş gibi göstermeyi iyi bilirler. Bu bir çeşit psikolojik tepkidir.
Doğu Toplumlarının Kaderi - 15/03/2019
Doğu insanın ihtiyaç duymadığı en büyük şey düşünmektir; en çok ihtiyaç duyduğu şeyse inanmaktır. Düşünmeye ihtiyaç duymadığı için, düşün yetisi gelişmemiştir. Düşün yetisi gelişmediği için de kendi başına kararlar alamaz. Ya ağası, ya şeyhi....
Muhafazakar Sanat Olmaz! - 04/10/2018
....
Basitlik Güzeldir - 01/02/2018
..
Korktuğum başıma gelmedi - 25/08/2017
...
Reenkarnasyon, aşıklar için olsaydı keşke - 01/08/2017
...
Kadın her yaşta güzeldir ama… - 22/04/2017
‘Kadın her yaşta güzeldir’ klişesi vardır, ama ben bir erkek olarak buna katılmam.
İslam dünyasının gelişmesi için gereken üç benimseyiş - 24/01/2017
Bu benimseyişler yabancı bir yerden değil, İslam’ın ana kaynağı ve kutsal kitabı Kuran’dandır.
İsminin konup durulmasına şaşırmıştım - 14/10/2016
Moğolların tarihi lideri Cengiz Han’ın adı koyulmuş olan ne çoktur aramızda, değil mi?
 Devamı