• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Çağdaş Müphemlik Üzerine

Alain Badiou — theoryleaks.org

Darwin, Marx ve Freud’un çalışmalarına, bu sıradışı entelektüel inşalara ne ad vermeliyiz? Tam anlamıyla bilim değildirler, biyoloji –çağdaş biyoloji dahil– Darwinci çerçevede düşünülse bile. Felsefe de değildirler kesinlikle, felsefenin eski Platoncu adı olan diyalektiğe Marx yeni bir momentum vermiş bile olsa. Işık tuttukları pratiklere indirgenemezler, deneyler Darwin’in haklılığını kanıtlasa bile, devrimci politika Marx’ın komünist hipotezini geçerlese bile, ve psikanalitik tedavi Freud’u psikiyatrinin sürekli değişen sınırlarına yerleştirse bile.

Gelin Fransız Devrimi’nden Rus Devrimi’ne kadar olan zamana “19’uncu yüzyıl” diyelim. Bu üç dehanın girişimlerine düşünce araçları demeyi öneriyorum, ve iddiama göre, bir anlamda, bu araçlar insanlığın özgürleşme tarihine 19’uncu yüzyılın yeni bir güç olarak getirdiği şeyi belirtirler. Darwin’den sonra, insan hayatı ve varoluşa ait hareketler bütün dinsel aşkınlıktan geri dönüşsüzce koparılmış ve kendi kanunlarının içkinliğine bırakılmıştır.

Marx’tan sonra, insan gruplarının tarihi hem takdir-i ilahinin bulanıklığından hem de hususî mülkiyet, aile ve Devlet’in her şeye kâdir baskıcı ataletlerinden uzaklaştırılmıştır. Çelişkilerin serbest oyununa bırakılmıştır, bunlarla eşitlikçi bir gelecek de yazılabilir – çaba ve belirsizlikle dahi olsa. Freud’dan sonra, can diye bir şeyin olmadığı anlaşılmıştır; can hep ahlakçılıkla, ilksel arzulara karşı koyarak eğitilirdi, bu arzuların kaynağı ne olacağını belirleyen çocukluktu. Aksine, bu arzuların, özellikle de cinsel arzuların merkezinde, öznenin özgürlük imkânı sözkonusudur – simgesel düzenin özeti olan dile kurban düştüğü ölçüde öznenin özgürlüğü sözkonusudur.

Uzun zaman boyunca muhafazakârlığın her çeşidi bu üç büyük araca saldırdı. Çok doğaldır. Birleşik Eyaletler’de bugün bile eğitim kurumlarının çoğu zaman İncil Yaratılışçılığını Darwinci anlamda evrimin karşısına koymaya mecbur kaldıkları iyi bilinir. Komünizm karşıtlığının tarihi, Sermayeci-Parlamenterizmin “demokrasi” adı altında hüküm sürdüğü tüm geniş ülkelerde baskın ideolojinin tarihiyle pratik anlamda örtüşür. Her yerde kimyasal acımasızlık yoluyla etkisiz hale getirilmesi gereken sapmalar ve anormallikler gören normalleştirici psikiyatrik pozitivizm, psikanalizin düzmece olduğunu can havliyle “kanıtlamaya” çalışır.

Yine de uzun zaman boyunca, özellikle Fransa’da, Darwin, Marx ve Freud’un düşüncede ve eylemde devasa özgürleştirici etkileri oldu; elbette şiddetli tartışmalar, acı veren revizyonlar ve yaratıcı eleştiriler karşısında üstün geldiler. Bu araçların hareketi entelektüel alanda baskın çıktı. Muhafazakârlıklar savunmaya çekildi.

Küresel ölçekte 80’lerde başlayan büyük normalleştirme sürecinden sonra, özgürleştirici düşünce veya sadece eleştirel düşünce bile uygunsuzdur. Böylece birbirini takip eden girişimlerin “ideolojiler” dediği büyük düşünce araçlarının tüm izlerini silmeye çalıştığını gördük, oysa onlar tam da ideolojik köleliğin akılcı eleştirisiydi. Fransa, Marx’a göre “sınıf mücadelesinin klasik toprağı”, kendisini “kızıl on yılın” (1965-1975) küçük muhalif gruplarının eylemi altında buldu, onlar bu gerilemenin ön cephesindeydi. Komünizmin, psikanalizin, ilericiliğin ve çağdaş aptallığa denk düşmeyen her şeyin “kara kitap”larının mantar gibi bittiğine tanık olduk: tüket, çalış, oy ver ve çeneni kapat.

“Modernite” kılığı altında 1820’lerden vakti geçmiş liberal saçmalıkları geri getiren bu girişimler içinde, en az iğrenç olanlar, özellikle de psikanaliz açısından bir çeşit gözetçi gibi davranması için bir keyif maddeciliğinden türetilmiş olanlar değildir. Herhangi bir tür özgürleşmeyle ilgili olmaktan çok uzak olan Batılı denilen toplumlar “Keyif al!” buyruğuna itaat etmeyi bize emreder. Bu da bizim anlamlı şeyleri örgütlememizi önlemek içindir: yani büyük düşünce araçlarının koruduğu kimi uygun hakikatleri özgür kılan süreçleri örgütlememizi önlemek içindir.

O yüzden Darwin, Marx ve Freud’da tüm insanlığın faydası için bulunan gücü boşa çıkarma ve yok etmenin tüm biçimlerine, istisnasız, “çağdaş müphemcilik” diyeceğiz.

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

  
947 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın