• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Emine K. Arslaner
Konumuz İnfak -2-
19/03/2015

Emine K. Arslaner | Tabusal

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde tuhaf bir haber göze çarpıyordu. „Trabzon belediyesi camileri gül suyuyla yıkıyor“ başlıklı bir haber… Habere göre, mezkur belediye cuma günleri şehirde bulunan bütün camileri gül sularıyla yıkamakla yetinmiyor, bir de kent genelinde bütün sokakları da dezenfektan su ile bilumum mikroplardan arındırıyormuş. Bu obsessiv belediye teşkilatının ulvi gayesi ise Trabzon’u Türkiye’nin en temiz kenti yapmakmış.

Modern çağın anahtar kelimelerinden „hijyen“ doktrini, İslam’ın „temizlik imandandır“ dusturu ile yoğrulur ve „beyaz, daha beyaz, çok daha beyaz, beyazlaşşş!“ şeklinde cereyan eden hipnoz seanslarıyla kalabalıklar uyuşturulur. Böyle bir cemiyette artık bütün deterjanlar leblebi gibi satar.

Modern dünyanın müslüman çocuklarının kulaklarında da guguklu saat gibi hep o kelime tekrarlanıyor artık; hijyen, hijyen, hijyen. Her tarafın mikrop kaynıyor, unutma! Pislik çok zahiri bir kavramdır ve her daim görüntüde aranır. Böyle bir mücadelede dizginleri içindeki temizlikçi kadının eline vermeyenin adı ya „pis“ tir ya da „pinti“.

Ne kadar ak pak görünürsek o kadar imanlı bir insan olacağımıza, en azından öyle görüneceğimize inandırıldık. Rüyalarımıza giren ulu bilgeler de hep AK sakallı değiller miydi? Anamızın sütü gibi, ak‘dı başındaki tülbenti. Oyumuzu verdiğimiz parti dahi bir„AK“ imgesi ile zihnimize yerleşmemiş miydi? Ak, yani beyaz bir rengi vardı temizliğin…

Oysa dünyayı kirleten, üstelik kanla kirleten adamın rengi de beyazdır.
Beyaz adam, kapitalizmin hayat kurtaran birer reçete misali sadrımıza iteklediği temizlik deterjanlarının en acımasızı sayılan „çamaşır suyu“ nu hatırlatır. Beyaz adam da aslında mikropların değil, renklerin düşmanıdır. Bütün renkleri yok eden ve hiç renk vermeyen bir garabetin adıdır çamaşır suyu. Renkli lekeleri söktüğü, beyaza boyadığı için, temizlediği sanılır. Bu yüzden belki de, bir temizlik malzemesi olmasına rağmen çok pis kokar ve kokusu bir yapıştı mı üzerinize, ne kadar yıkansanız kurtulamazsınız. Beyaz adam gibi, bulaştığı her yerde kalıcı izler bırakır. Pis kokan, kokusuyla sadece genizleri değil, yürekleri de sızlatan bir iz.

Kan kokar beyaz adam, kir değil.

Berlin kaldırımları en hijyenik günlerini Hitler zamanında yaşamıştır. Bal dök yala Berlin sokaklarında oluk oluk akıtılan kanları yıkamak için sabunlu su mu kullanıldı yoksa çamaşır suyu mu, bilemiyorum ama temizdi sokaklar, çok temiz… Biz bugün „ne temiz adammış şu Hitler“ diyemiyorsak, buna rağmen camilerimizi gül sularıyla yıkayarak, temizlik olayına güya kutsal bir zerafet kazandırıyorsak, çok kirlenmişiz demektir.
Sadede gelelim…

Camileri gül sularıyla yıkamak kolaydır. Minarelerden aşağı dezenfektan suları boca edebilirsiniz, miski amber kokulu levhalarla bütün duvarlarını süsleyebilirsiniz, halılarını gül sularıyla parlatıp içerdeki o alışık olduğumuz ayak kokularını maziye gömebilirsiniz… Bizim insanımızın kafası çalışmaz ama burnu iyi koku alır, malum… Bütün bunları yaptıktan sonra çok mubarek bir iş yaptığınızı sanabilir ve herkesi de bu yalana inandırmayı başarabilirsiniz.
Peki ya, içindekileri ne yapacaksınız?

Hazır camiyi yıkarken içini dolduran kalabalıkların üzerine de akıtıverseniz o gül sularını? Daha ileri gidip, içirseniz insanlara, yudum yudum?… İçlerini, yani kalplerini, beyinlerini, gönüllerini ve ceplerini dezenfekte etseniz?

Edebilir misiniz sahi?

„Kalp, gönül falan anladık da, cep nerden çıktı?“ diye soracaksınız…

Taharet yürekte başlayıp, cebe doğru kayar ve oradan bütün cemiyete dağılır. İşte bu yüzden “Zekat” in lügat anlamı; temizlenmek, kirden arınmak‘tır. İslam’a göre, Zekat’ını doğru dürüst ödemeyen, malını pislikten (fazlalıklardan) arındırıp helal çizgisine sokmayan insan, günde on defa zemzemle yıkansa yine necistir.

Zekat görünen tozu almaktır ve görevli memurlar tarafından, devlet eliyle cebren toplanır.

„Sadakalar ancak yoksullar, düşkünler, zekât memurları, kalpleri ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler ve yolu kesilmişler içindir. Allah böyle farz kıldı. Allah bilendir, bilgedir“ (Tevbe suresi 60. Ayet, Yaşayan Kur‘an Türkçe Meal-Tefsir, R. İhsan Eliaçık)

İnfak ise dip köşe temizliği, gül suyu titizliğidir. Mecburi bir vergiyi ödeyerek asgari bir temizliği sağlayan müslüman, infak emrini yerine getirip ara sıra dibine köşesine el atmıyorsa, orasında burasında biriken kirlerden ötürü pis kokmaya devam edecek ve Allah’ın huzuruna yine kabul edilmeyecektir.

Zekat’ı devlet eliyle toplatarak cemiyet bazında asgari bir temizliğin ve eşitliğin hüküm sürmesini sağlayan İslam’ın kitabı, infak emrinin gereğini müslümanların iradelerine tevdi ederek ideal bir toplumsal dayanışmanın teşekkülü için zemin hazırlamıştır. Haddızatında tembelliğe, miskinliğe yol açacak, birtakım açık gözlerin, çalışanların cüzdanlarından nemalanarak geçinip gitmelerini sağlayacak budalalıklara da izin verilmez. „Mülkiyet“ bütün bu tehlikeler göz önünde bulundurularak yasaklanmamış ancak mülk üzerinden elde edilecek kar kontrol altına alınmıştır. Tarla sahibi, sahip olduğu arazinin vergisini , yani zekatını ödeyecek, o tarlayı işleyerek elde ettiği gelirden ise infak edecektir.

Mülk zekat’a tabidir, gelir ise infak’a. İnfak miktarı ise varidatın ihtiyaçtan fazlasına tekabül eder.

İhtiyaç fazlasının istiflenmesi Kur’an‘daki ilahi sesin en çok öfkelendiği hareketlerdendir. İnfak, diğer taraftan ekonominin devamı, iktisadi hayatın canlılığı için alınmış bir tedbirdir.

Bu tedbire kulak asmayan, infak emrini yerini getirmeyen, mal biriktiren, Allah’ın verdiği rızkı harcamayan ama günde beş defa şakır şakır yıkanıp, şıkır şıkır giyinen insanların yaşadığı şehri gül sularıyla yıkayıp, gül yağlarıyla cilalasanız, yine bakterilerden kurtulamazsınız.

Sözün özü sevgili müslüman; infak etmiyor, yani cüzdanını dezenfekte etmiyorsan pissin sen, pis!



1202 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Rasyonel Akıl ve Başıboş Köpekler - 08/03/2024
20 yıldır yazdığım konuları yeniden, yeniden yazma zorunluluğu…
Ataerkil Avrupanın Anaerkil Anadolu Sendromu - 25/05/2022
Beşikler vermişim Nuh‘a Salıncaklar hamaklar Havva Anan dünkü çocuk sayılır Anadolu‘yum ben, tanıyor musun? Ahmed Arif
Ahzap 37, Evlatlığın Eski Eşiyle Evlilik mi yoksa İnsanları Eşitleyen Bir Devrim mi? - 29/11/2020
Aslında bu yazı üç yıl önce yazıldı ancak tıpkı yazının konusu olan ayette dillendirilen “ziyade kılınmış kişi” nin yaşadığı korkuya benzer bir korkuyla çekmeceye atıldı ve yayınlanacağı tarih için ilahi huzurdan bir işaret fişeği beklendi.
Tesettür ve Çevreye Uyum - 13/06/2020
Kadınlar Kur’an’da varlığı veya yokluğu, çok aleni olmasa da, satır aralarından tartışılan, müphem bir telkinin hayatlarını şekillendirmesinden sıkılmış görünüyorlar.
Hellenin Helena Yalanı - 12/02/2017
Paris, Fransa’nın başkentidir. Truva, Hititlerin’dir ama Londra’nın dörtyüz yıl önceki adı New Troy’dur. Troy halen Portekiz’de bir kentin adıdır.
Öldürürler seni oğlum! - 07/09/2016
Uzanma onların zehirli meyvelerine. Çünkü Öldürürler seni oğlum…
Defnenin Duası... - 06/06/2016
Anadolu topraklarından bir ışık pınarı gibi fışkıran genç bir kız.. Bir kız ki adı bile tebessüm kadar güzel… Defne…
Hellenistanın Günah Keçisi - 12/03/2016
Koro: Zeus biz kadınları yüce ameller için ne kadar zayıf yaratmış olsa da, fenalık için, evet hiç olmazsa fenalık için bizden daha ehil yoktur! (Euripides, Medeia)
Hellenin Helena Yalanı - 24/01/2016
Bilinen bir hikayedir… Savaş mağlubu İspanya kralı, aç gözlülüğüyle meşhur
 Devamı