• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Ne görüyorsun(uz)?

Önce bir dilek; 

 

Uzak diyarlardaki gezegen Dünya hepimiz için bir test ortamı. Sevinçlerimiz, hüzünlerimiz; kazançlarımız ve kayıplarımıza karşı verdiğimiz tepkiler test ediliyor. 


Yaşam gerçekten de gizemli bir yolculuk, bizler buraya ayak basalı çok fazla olmadı fakat hiçbir şeyin durmadığını, her şeyin akıp gittiğini hemencecik görebiliyoruz. Her şey hareket halinde, her şey zamanla başkalaşıyor, dönüşüyor. Hayattaki şu derinliğe, şu manaya bir bak. O kadar çok boyut ve derinlik var ki hayatta, asl olanın ne olduğunu unutmak işten bile değil. Kazançlarımıza aşırı sevinç gösterip onlara fazlasıyla bağlanmadan; kayıplarımıza aşırı üzüntü göstermeden, sahip olduğumuz nimetlerden ve bizlere bahşedilen yaşamdan faydalanarak, beden ve zihin sağlığımızın önemini sürekli anımsayarak erdemli bir insan olma yolunda tüketmeyi nasip eylesin Rabbim bize yeryüzündeki bu değerli ömrü.

Bizi kibirli kötü insanlara dönüştüren şeytanın türlü melanetllerinden, dogmalardan , aşırı milliyetçi ve ırkı düşüncelerden, kafa uyuşturan fikirlerden; kadını köleleştiren örümcek kafalı din tüccarlarından veya kadının kimliğini hiçe sayan diğer aşırı uçtaki eli kadehli reklamcı zihniyetten kendini kormanı, toplum içinde etkileşerek yaşarken Allah'ın sana bahşettiği Mantık Sistemini muhafaza ederek geliştirmeni, onunla birlikte türlü toplumsal virüslere karşı koyan, sürekli arınan ve öğrenen gerçek bir hakikat aşığına dönüşmeni dilerim; kalabalıklara takılmadan, onları umursamadan...

Yaşam boyu yaşantında karşına çıkacak türlü patikalara girmeden, türlü çekici oyunlara aldırmadan dosdoğru bir yol tutacağın, geceni aydınlatmak için geçici yıldırımları değil; kalıcı bir dolunayı tercih edeceğin, dünyanın güzel ve temiz nimetlerinden istifade ettiğin sorgulanmış, bilinçli, mutlu ve erdemli bir yaşam sürmeni dilerim sevgili arkadaşım. Rabbim seni tüm kötülüklere karşı korusun. 

Selam ve sevgilerimle,
Ansar


Ne görüyorsun(uz)?


Doğaya bi bak. Ne görüyorsun?

İnandığın veya inkar ettiğin şey aşkına! 

Sana "doğaya bi bak" dediğimde ne hayallendiriyorsun?

Ağaçlar ve yeşil mi, 

Gökyüzü ve mavi mi,

Hava, kara ve denizdeki canlılar mı,

Karıncalar mı,

Dinsizlik mi,

Özgürlük mü?

...

Gerçekten, sen ne görüyorsun?

Peki ya kendinden ne haber? 

Doğası, yüksek binaların gölgelerinde sosyal yapıya indirgenerek basitleştirilmiş sen, neredesin? 

Onun içinde misin, dışında mı? 

Yoksa onunla "birlikte" misin?

Peki ona bakınca ne görüyorsun?

*

Yıllardır denizler dalgalanıp duruyor,

Sen bu satırları okurken dereler ve ırmaklar hala akıyor,

Yıl neredeyse 2014: bufalolar, antiloplar, fil sürüleri hala göç edip duruyorlar.

Dairesel hareket ederek yeşilliklere dönüyorlar, ürüyorlar.

Aslanlar kovalıyor ve zebralar da hep kaçıyor.

Sen uyurken, sen işteyken, sen yemek yerken tüm bunlar hep "oluyor"

Bizler kelimelere göre yaşıyoruz. Bunu artık gereğinden fazla böyle yapıyoruz. Hemde çok, çok fazla. Gereğinden fazla. Rengi, kokusu, ışıltısı olmayan şeylere-kaptırmış gidiyoruz. Peki öyle de, onlarla her şeyi doğru ifade edebiliyor muyuz bakalım? 

Al sana güzel bir örnek; güzel bir çiçek gördüğümü ifade etmek... Bununla başlayabilirim. Oku şimdi tekrar. Ben neyi görmüşüm? Güzel bir çiçek. Gördüğüm şeye dikkat ettin mi? Bu neyi iletiyor sana? Ne kadarını iletiyor? Işığı iletebiliyor mu, hayır, iletemiyor. Onu gördüğüm ortamı, üzerinde durduğu dal ile birlikte yaptığı kompozisyonu, arka planı, renkleri, desenleri, tüm bunları sana iletebiliyor mu? Peki kokusunu, doğanın sesini. Rüzgarla salınışını? Gözlerin duyamadığını biliyorsun değil mi? Kulakların göremediğini. Sentezlenen bu bütünü ve deneyimleyiciyi görebiliyor musun? Peki kelimelerle sana güzel bir çiçek gördüğümü söylediğimde, aynısı sende de oluşuyor mu? Hayır.. 

Oluşmuyor. Renksiz, kokusuz, hissiz bir şey sadace, üç kelime. Tecrübe ettiklerimin hiç birisi sana iletilmiyor. O zaman sana gelen ne? Neyi duyumsuyorsun? Aslında aktarılmak istenenle ilgili hiç bir şeyi alamıyorsun ve bilmiyorsun. Evet, yakaladığın bazı anlamlar var. Çünkü "sema" dan gelen "isim" sana yardımcı oluyor. Sözcükler simgesel çalışır ve nesneler ortada yokken onları zihnin semasına yükseltebil diye sana yardımcı olur. Evet sen de bir çok çiçeği biliyorsun, ucundan da olsa bir şeyleri yakaladığını düşünüyorsun. 

Sana güzel bir çiçek dedim ve sende bir şeyler uyandı. Belki kalbin zihnine yükselen bu isme bir tepki de verdi. Peki daha önce hiç görmediğin, özellikleri üzerinde hiç düşünmediğin ve hayallendirmediğin bir şeyi hiç sevebilir misin?  Kalbin O'nun için bir sevgi nasıl duyumsayabilir ki? O'nu hiç tanımamışsın ve O'na dair neredeyse hiçbir şey bilmiyorsun. Bu asla mümkün olmaz. Ne demek istediğimi anlıyor musun? 

Şimdi sana "Tanrı var" desem, ne anlarsın? Kalbinde ne uyanır? Bir gül üzerinde düşünebilirsin, bir papatya, bir lale.. Zihinin refleksiftir, buradan hareketle bazı anıların da canlanlanabilir. Daha gerçekçi ve yakın bir duyumsama yaşayabilirsin, hatırlayabilirsin. Çünkü biliyorsun, yaşamışsın. Az da olsa anlarsın. Peki hiç papatya koklamamışsan, hiç gül görmemişsen, renk cümbüşü bir laleye hiç bakmamışsan sadace sözcüğün akustik dalgalanmasını duyacaksın, kulaklarınla.. O kadar. Fakat zihine yükselen hiç bir şey olmayacak. Çünkü karşılığı oluşmamış. Duyacaksın ama devamında "dinleyemeyeceksin". Hepsi bu. Bir anlam oluşmayacak. 

"Tanrı" kelimesini için de bu böyledir. Ona dair hiçbir şey tecrübe etmemişsen nasıl olur da bir anlayış geliştirebilrsin? Sen bunu yaptın mı? Bunun için ne kadar kişisel çaba harcadın? Unutma,  "Tanrı", Tanrı'nın kendisi değildir. Bir sözcük "Tanrı" olamaz. Bağışlanma ve Dua için de bu böyledir. Onlara donuk zihninle nüfuz etmen mümkün olmayacak. O yüzden eğer deneyimlememişsen, bilemezsin. O'nun yaptıklarının ne kadar sıra dışı olduğunun sana nufüz etmesine izin vermemişsen bilemeyeceksin.

Unutma, Tanrı kelimesi Tanrı'nın kendisinden daha önemli hale gelmemeli. O her gün bir işte, sürekli yönetiyor ve yaratıyor. Seni de bir damla sudan var etti. O zekayı yaratabilecek üstün bir kudrete sahip ve biz O'na geri döneceğiz. Hatırla. Çünkü hatırlatma fayda sağlar. Kendine hatırlat. Hayat her an bu bilinçle yaşayabilecek kadar sakin gözükmese de yap bunu. Şeylerin zamanla değiştiğini göreceksinna. Hiç beklemediğin bir biçimde... Buraya gelişinin ne kadar sıra dışı olduğunun bilgisi bırak seni zamanla etkilesin. Düşün. Buna kendini alıştır. Var oluşu(nu) sorgula. Korkma, bu seni öldürmez. Eğer yeterince şanslıysan felsefe'nin "f" sine erişirsin. Belki de "f" lerine. Nereden geldiğine ve neye dönüştüğüne bir bak. Belki o zaman "insanlık" denen paradigmayı ucundan yakalama şansın olabilir ve işte o zaman evrene göre nerede olduğunun bilgisi ile tüm varlığın sahibi, senin canın olan Rabbini biraz daha yakından tanıyabilirsin.

Fakat sana şunu da hatırlatmalıyım; kitap yüklü bir zebra'dan Aslan'a dönüşmek çok zordur ve ancak ondan sonra yeniden bir Çocuk olabileceğin söylenir. Aslan olmak zordur çünkü tüm indirgemeci kancalarından artık özgür olmaya başlarsın ve yüreğin artık teslim olmayı isteyecek tek bir şeyle atmaya başlar. Hakikat... Ve sen, zebraların sürekli senden kaçtığını göreceksin. 

Eğer sen neyin doğru ve yanlış olduğunu biliyorsan, yani yarar zarar ilişkini doğru değer yargılarına göre belirleyebilecek kadar şanslı isen ve yaşam boyu yaşantında önceliklerini buna göre tasarımlarsan, diğer sistemlerin kendi menfaatleri uğruna sana yapıştıracağı fütursuz etiketlerden de etkilenmeyeceksin. Bir eylem, temel olarak, dışarıda kabul edilmiş olan bir hakikate göre kötü veya iyi olabilir. Ama bazen hakikatler kesişmeye-biliyor. Aslan olmak bu yüzden zordur ve ancak ondan sonra çocuk olabilirsin. Ama bu sefer, bilinçli bir çocuk! Robotlar ise bu evrimsel sürece asla giremezler. Onlar robot olarak kalırlar. Sen ise Rabbine kavuşmadan önce artık onlarla yaşamalı ve hakikati haykırmalısındır! Tüm özlemlerine rağmen tek güvencen Allah'tır.

Ensar ÜZÜMCÜ

  
2310 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın