• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
ölüler, dinciler ve ateistler



siz ölülerinizi istediğiniz kadar süsleyin, onlar hep ölürkenki hallerindeler...

türler arası doğal ekosistem analojisi!

nedense bu üç unsuru birbirine çok benzetirim: ölüler, katı dinciler ve atarlı ateistler…

bir taraftan dini ayrıntılara boğarak yaşanılmaz hale getiren çıkarcı dinciler, diğer yanda dini ve evrensel olguları basit ve yüzeysel açıklamalar ile ters yüz ettiklerini düşünebilen duygusal ateistler; ve en köşede her şeyden habersiz duran ölüler.

şimdilik ölüleri rahat bırakalım; çünkü konumuz onlar değil; bazı dinci ve duygusal ateist kardeşlerimiz.

aslında bu dinciler ile bağnaz ateistler arasındaki en büyük benzerlik iki kesimin de tanrıyla sorunlu olması benzerliğidir. bir yanda tanrıyı kendi egolarına kurban edebilen, onu pervasızca menfaat, arz ve taleplerinin sonsuz gücü olarak piyasaya sunabilen kusursuz çıkar odaklı dinciler; diğer yanda henüz kafalarında istedikleri tanrıyı yaratamayan megalomanyak duygu ateistleri. makul bir ters benzeşimin dolaylı aksidir bu iki kesim. aslında ikisi de biribirini besleyen birer izdüşüm festivali gibidir.  şen olalar!

dini ateizmi kötüleyerek yaşayan dinciler, ateizmi dini kötüleyerek yaşayan ateistler.

konu aslında tanrı değil. tanrının işlevi. bir yanda yobazlıklarına tanrıyı alet edebilen bir sınıf, diğer yanda bu yobazlıkları tanrıya mal edip donkişotluk yapan başka bir sınıf. insana dair taksonomi hoş bir şey değil ama; başka türlü bir anlatıma üşeniyorum doğrusu!

tanrı bir yana peki din ne işe yarar?

din, aslında bir yaşam şekli olarak algılanabilir. bireyler ve kitleler arası ilişkiler için adil bir prosedür olabilir.  evrimle beraber gelen veya gelmeyen genel ahlak, adalet, sosyal hayat gibi konularda bir yol gösterici şeklindedir. eğer bir ideoloji olarak kabul edilirse, yeryüzündeki en verimli ve en genel ideolojidir din. bir o kadar da istismara açık...

biri çıkıp şöyle diyebilir: “evrimle gelişimini üst düzeye erdiren insanoğlu, yaşam standartlarını yeterli düzeye eriştirmiş ve toplumsal hayata dair sorunlarını çözmüş,  olgun evrensel ahlak yasalarına ulaşmıştır. dolayısıyla dinin bir işlevi kalmamıştır.” biri de çıkıp şöyle cevap verebilir: “insan çeşitliliğini kendi hümanist değerleriyle çelişir şekilde tek bir sınıfa denk getiren bu anlayış, herhalde tozpembe pedagojik bir dünyada yaşıyor.“

yaşlı dünyanın genç dinozoru olan bu arkadaşlar, mucize ve mitoloji konusunda gösterdikleri realist düşünce yollarını bu konuda pek sergileyemiyor sanki.

şöyle bir not düşelim; evrenin insan için yenebilir kaynakları var oldukça insan bunları en feci şekilde yemeye devam edecektir. her ne kadar insan, terbiye edilmesi gereken bir canlı olmasa da toptan ve sahici bir mükemmelliğe erişemeyeceği için tepesindeki görünmez kırbacın sesini devamlı ensesinde hissedecektir.  şunu da belirtmek gerekir ki, dünyadaki bozuk düzenin asıl sebebi dinler değil; bu dinlerin bilinçsiz ve despot takipçileri ve karşıtlarıdır.

bu arkadaşlar tanrı ve onun diniyle uğraşacaklarına, para ve paranın diniyle, ırkçı bağnaz zihniyetlerle uğraşsalar daha verimli sonuçlar elde edebilecekleri kanaatindeyim.

tesadüfi tasarım delili veya sıradanlaşmış yaratılış

ateizm makul açıklamalar sunabilen bir mantıktır. hiç kuşkusuz ateistler, ateist olmak için geçerli neden ve sonuca sahiptiler. nitekim evrimin ilk yıllarında hıristiyan aleminin de çabalarıyla evrim bir ateizm teorisi olarak kabul edilmişti. evrime nuh tufanı ile karşı çıkan yobaz din temsilcileri farkında olmadan evrimi desteklemekle birlikte; ateizmi, düşünebilen insanlar için makul bir seviyeye çektiler. fakat günümüz şartlarında evrim, hayatın bir gerçeği olarak ateistler için tesadüfi bir verimli oluşum; bir kısım teistler içinse yaratılışın muhtemel bir evresi olarak görülmektedir. burada bahsettiğimiz evrimden kasıt evrim teorisinden çok evrim olgusudur.

yaratılışı ya da bilinçli varoluşu reddeden anlayış tüm evreni “tesadüfi” bir matematik denklemi şeklinde mantıksız bir yüzeyselleştirmeyle açıklar. dünyanın yaşının tesadüf ve olasılık süreçlerine yeterli olduğunu, verimli tesadüflerin ise bilinçsiz canlı-cansız yapılar tarafından tutulduğunu söyler. 

diğer yandan yaratılış inancına sahip dinci arkadaşlar, her şeyi basit bir yaratılış açıklamasıyla sıradanlaştırarak gerçek hayattan uzaklaşıp iç dünya fantezileriyle yaşamayı yeğlerler. ego, statü, korku ve şehvetten oluşan bu iç dünyada evren ve dünya için pek de faydalı eylemlerde bulunduklarını söyleyemeyiz.

tanrıyı gökte oturan, kızan, şarkı söyleyen, dans eden bir adam olarak akıl eden duygusal ateist ve dinci mantık; tanrı hakkında sınırlı düşünceleriyle oluşturdukları fantezileriyle müthiş bir ters benzeşim ilişkisine sahiptirler.

kendini tanrının vekili olarak görüp dünyayı yönetmeye çalışanlar veya bu aç gözlü zihniyeti tanrının vekili olarak kabul edip tanrıya karşı kendi dünyalarında donkişotluk yapanlar arasındaki rekabet ne toplumsal hayata dair ne de bireysel gelişime dair bir verim içerir.

olması gereken durum toplumsal ve bireysel kavgalarında bu insanların, tanrıyı ve tanrılı ya da tanrısız erdemli insanları rahat bırakması.

bu dünyanın ne din milliyetçiliğine, ne de ters yönergeli süper(!) zekalara ihtiyacı vardır. bu aslında birbirinin tümörü olan yıkıcı birer hastalık belirtisidir.

böyle bir hastalık, dünyanın en aptalca işi olan ölüleri süsleme mesleğinden farksızdır.  oysaki ölüler ne kadar süslenirse süslensin bundan habersizdirler ve hep ölürkenki hallerinde anılırlar!

m.tarık / 26.07.2012 

  
1716 kez okundu

Yorumlar

     02/06/2014 11:45

"Ölülerin ölürkenki halleri" kalıcı olanın bu olduğuna inanıyorum. Tebrikler
Misafir -