• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
bizim güzel algısal psikopatlığımız!

yanılan ipekler için fazladan yakılmış bir koza...

1. psikopatoloji ekseninde algısal kişilik senaryoları

var olana karşı ilgi, varlığı anlama safhasının ilk aşamasıdır. bu geçilebildiğinde, varlığı hissetme evresi ile birey varlıkla bütünleşik yaşam arifesine geçer. sözü geçen varlık ise, toplumsal gerçeklik ya da bireysel özgüvendir. denebilir ki algısal farkındalıklar kişilerin yaşamsal sınır kaleleridir. algı ile kişilik arasındaki bu denge bağı, statik karakter yapısının dinamik düğümü gibidir. algı seviyesindeki kontrast, karakter oluşumunun da ana etmenidir. algısı düşük bireydeki algısal refleksifler, düşünsel metaforların birincil düşmanıdır denebilir. bu nedenle düşünce sistemi ani, istemsiz reflekslere dönüşen veya dönüştürülen karakter yapısı,

dışarıdan gelen her türlü etkiyi egosal ve ihtirasvari şekilde tepkiler. bu tepkinin ana akım halk dilindeki karşılığı ise; cehalettir.

cehalet mayası gereği, tepkiseldir, refleksiftir. algı seviyesi ile birebir ilişkilidir. bu nedenle cehalet kavramının kişideki yüklenimini belirleyen eğitim seviyesi değil; kişideki algısal farkındalık seviyesidir. algıdaki duyarlılık oranı düştükçe cehalet ibresi de yükselir ve karakter yapısı eğitim ve kişisel bilgiden bağımsız olarak tamamen egosal bir kontrol
mekanizmasına çalışır.

bünyesine cehaletin statükol versiyonları yüklenen karakter yapısı, öncelikli olarak egosuna çalışacaktır. egonun çıkar üzerine kurulu sistemi bireyin düşünsel algoritmalarını klişeleştirerek tamamen kendi kurulumları yörüngesinde hesaplamaya başlar.

birey üzerindeki etkisi saltanat derecesine ulaşan ego, kendi öz çıkar ilişkileri, ihtirasları, kaprisleri uğruna kişinin algı seviyesindeki düşüklüğü bir üs duygulanım olarak kişiye lanse eder; akıl ve mantık yolunu kapatır. büyülü bir perde ile; görünen gerçeklikler, uzak durulması gereken zararlı
fikirlere dönüşür.

2. duyulmayan çığlıklar senfonisi ya da kitlesel menenjit

evet, algıdaki sorun cehalet olarak açığa çıkar. cehaletin getirisi ise çıkar üzerine bir yaşamdır. çıkar üzerine durulan bir hayatın elbette kendine göre standartları olacaktır. ve bu standartlar egonun ihtiraslarına paralel bir şekilde, cehaletin anlaşılır bulabileceği bir şemaya oturtulacaktır. Klişelerden bahsediyoruz elbette. etrafı tel örgülerle çevrili, dokunanın

sapkın olarak ilan edildiği akıl zoru zihniyet eseri statüko. ne kadar da saf ve katıksız!

kuşkusuz her zümre kendi statükosunu yaratır. bu eğitim seviyesi, sınıf farkı, baskın ya da alt zihniyet ayrımı olmadan da mümkündür. oluşturulan yapay standartlar, kişide ya da kitlede meydana getirdiği özgüven ile kişinin öz betimleme gücünü elinden alarak, baskın rolü tamamen egonun müşkülpesent gözbebeklerine bırakır.

egonun kontrolör olarak çalıştığı bir mekanizmada kendini beğenme dürtüsü ön planda olacaktır. ego güdümlü kibir duygusu baskın birey zihniyeti gittikçe bir salgına dönüşebilir ve kitlesel bir düşünsel menenjite evrilebilir. bu nedenle kibir kavramının temelinde de cehalet ve akabinde algısal özürlülük temalarını arayabiliriz.

3. ekolojik sınırlar dahilinde yapay dayanışma veya toplumsal içerlek

pozitif biçimde bilgi tasarrufu geçerli bir ihtisas gerektirir. tabi ihtisas gerektiren bilgi değil, onu algılama biçimidir. ve bilgi yapısı gereği evrilebilir bir haldedir. bilgiyi evrilebilir kılan teorik temelli oluşudur. bu bağlamda teorik alaşımlı bilginin temelsiz soyutluğundan evrilebilecek anlam çeşitliliği de bir o kadar hafif olacaktır. yani bilgideki minimal sapma, su birikintisine düşen toz demeti örneği bir bulanıklık oluşturur.

nasıl ki bu komple bulanıklığın nedeni küçük toz tanesidir, öyle ki toplumsal ya da bireysel anlamdaki algı somu da tek odaklı bakışın sonucudur.

karşılaştığı olay veya olguları tek taraflı yoruma indirgemeye, bir iki kelimeye sığdırmaya ya da etiketlemeye çalışan birey, aslında içe ve geriye dönük gelişim gösteren bir toplumun ürünüdür. sabit değişken denebilecek bir demokrasi üzerinde oynayan fikir tiyatroları ile oluşturulan yapay bütünleşme en olgun özellikleridir ki aslında bu modernüstü kutuplaşmanın somut bir örneğidir.

tekçi anlayışla yapılan her türlü eylemi iyi kötü mazur gören, aksi fikrin ürettiği tüm bileşenleri önyargı ve otomatik reddiye sistemi ile alt eden bu zihniyet, elbette bireysel özgürlüğün, üretken toplumun, makul bilginin ve samimi bütünlüğün en büyük düşmanıdır.

bu klişeye karşı en yapıcı hamle öncelikle kişisel inanç mekanizmasının oluşması ile elde edilir. toplumsal inanç bütünlüğü sağlandığı zaman teorik düşmanlık ve yapay dostluklara karşı pratik dayanışma esasları dahilinde ortak yaşam paydası oluşturulur. bu yolla cehalet, kibir, menfaat, hiyerarşi, sınıf anlayışı gibi kavramlar teorize edilebilir.

yalnızca samimiyet, gerekli olan tek şey. insanı insan, toplumu toplum yapan öncül faktör. iyisi mi, aklımızı ve vicdanımızı masaya koyup düşünelim. zor olan düşünmek değil, düşünmeye karar vermek. bu bile zor değil!..


sonsöz:

“bu bir sanrı değil; kanatlarında uçmayı unutmuş bir kelebeğin aykırı çıkışıdır kozasından, alna değen nemli çizgili geçmişini, kutsanmış bir geleceğe değişen bir nüsha. münzevi bir kalabalığın hiç yapılmamış toplantısıdır oysa. belki de sefil günlerinde yalnızlığın...”

m.tarık (6.1.2012)

 

  
1843 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın