• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Caner Taslaman
twitter.com/ctaslaman
Kötülük Sorunu ve Özgür İrade
14/04/2014

Kötülük sorununu Eski Yunan’da Epikuros gündeme getirmiştir. 18. yüzyılda ise David Hume bu sorunu daha ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştir. Hume, Tanrı’nın, her şeye kadir olmasına ve mükemmel bir şekilde iyi olmasına rağmen, neden kötülüğün varlığına müsaade ettiğini sorgular. Hume’un bu yaklaşımındaki niyetinin, kötülüğün varlığının Tanrı’nın varlığıyla uzlaşmaz olduğunu söyleyerek, kötülüğün varlığından ontolojik sonuçlar çıkarmak veya teizmin argümanlarına güveni sarsarak agnostik felsefesini desteklemek olduğu söylenebilir. Hume’un, bu konudaki yaklaşımının benzerini Hume’dan asırlarca önce el Ma’arri ve İbnu’r Ravendi ifade etmişlerdir. 20. yüzyılda ise Paul Drapper ve John Mackie gibi düşünürler, kötülük sorununun ateist bir ontolojiyi desteklediğini iddia etmişlerdir. Kötülük sorununun, ateist ve agnostik düşünürlerin teizme karşı yönelttiği en önemli eleştiri olduğunu söyleyebiliriz.

Bu eleştirilere karşı teist düşünürlerin birçok cevabı olmuştur. Örneğin Farabi, varlıkta bulunan kötülüklerin, izafi olduğunu, değişen aleme bağlı olarak ortaya çıktığını ve bunların, külli nizamda bir yeri, hatta gerekliliği olduğunu; az serden dolayı çok hayrın terk edilemeyeceğini söyler: Yağmurun yağmasından dolayı sel felaketleri olsa da yağmurun hayrı şerrinden çoktur. İbn Sina da Farabi’ye benzer ifadelerle kötülüğün varlığını açıklar; ateşteki genel yararların, ateşin yakmasını da gerektirdiğini, bunun ise bazılarının elbisesinin yanmasına sebep olabileceğini ifade eder. Temel ilkenin “Az kötülük için çok iyilik terk edilmez” olduğunu; aksi durumun, önceki kötülükten daha büyük bir kötülüğe yol açacağını John Hick ise ‘insanların manevi açıdan yükselmesi’ni mümkün kılacak bir ortamın gerekliliğinden hareketle kötülüklerin varlık sebebini açıklar: Bahsedilen ortam, düzenli doğa yasalarının ve başkalarının acılarına sebep olabileceğimiz veya acılarını hafifletebileceğimiz bir düzenin varlığını gerektirir. Böyle bir ortamda hem doğal, hem de ahlaki kötülükler olmalıdır ki bireyler ahlaki seçimler yapabilsin ve ahlaki-manevi yükselişleri mümkün olsun.

İçinde bulunduğumuz alemin mümkün alemlerin en iyisi olduğunu söylemek de gözlemlenen kötülükleri açıklamada kullanılmış olan bir argümandır. İslam aleminde Gazzali bu terminolojiyi yüzlerce yıl önce kullanmış olsa da, felsefe tarihinde bu yaklaşım daha çok Leibniz ile anılır. Leibniz, Tanrı’nın mükemmel olduğunu, bu yüzden en mükemmel alemi yarattığını söyler. Fakat hiçbir alem tam anlamıyla Tanrı gibi mükemmel olamayacağı için, bir miktar kötülüğün varlığı kaçınılmazdır. Leibniz, Tanrı’nın kötülük ve iyilik arasında ideal dengeyi oluşturduğunu ve bu ideal denge için mümkün alemler içerisinden en uygununu yarattığını savunur.

Bahsedilenler dışında kötülük sorununu açıklamaya çalışan başka görüşler de ifade edilmiştir. Fakat, insanın özgür iradesine vurgu yaparak gözlemlenen kötülükleri açıklamak, bütün yaklaşımlar arasında en çok ön plana çıkan yaklaşım olmuştur. Örneğin Augustine’in kötülük sorununa getirdiği açıklama ‘özgür irade savunması’ (free will defence) olarak anılır. Buna göre özgür iradeye sahip olmak Tanrısal bir lütuftur; fakat özgür irade seçimini iyiden yana kullanabileceği gibi, kötüden yana da kullanabilir; kötülüğün ana kaynağı da budur.

Kötülüğün açıklanmasında, özgür iradenin varlığını gündeme getiren tüm düşünürlerin yaklaşımlarının tamamen aynı olmadığını bilmek de önemlidir. Örneğin Michael Murray, hem Tanrı’nın gizli kalması gerektiğine, hem de özgür iradenin varlığına vurgu yapar: Tanrı’nın, kendi varlığını ve amaçlarını apaçık olarak göstermesi durumunda, insanların seçimlerinde cebredileceklerini özgür olamayacaklarını söyler. Murray, Tanrı’nın gizli kalmasının gerekliliğini, kötülüklerin kaynağı olarak görür.

Eleonere Stump ise Tanrı’nın kötülüklere izin vermesinin nedenini; insana, özgür iradesinin yıkıcı etkilerinin ancak böyle gösterilebilecek olmasına bağlar. Stump, insanın, özgür iradesinin yıkıcı etkilerini tek başına düzeltemeyeceğini ifade eder. Çözümün ise Tanrı’nın yardımında olduğunu; böylece doğal ve ahlaki kötülüklerin, Tanrı’ya yöneltme ve irademizde gerekli düzeltilmelerin Tanrı’nın yardımıyla yapılmasına sebep olma vazifesini gördüklerini savunur.

Richard Swinburne de özgür irade kavramına kötülük sorununu açıklamakta özel bir önem atfeder. Swinburne, özgür iradeyle gerçekleştirilen eylemlerin ahlaki yasalara uygun olabilmesi için, insanların eylemlerinin sonuçlarını bilmesi gerektiğini söyler. İnsanların eylemlerinin sonuçlarını bilmesi ise ancak düzenli yasaların olduğu bir evrende mümkündür. (Evrenin bu yapısının ise doğal kötülüklerle alakası vardır.) İnsanların özgür iradeli varlıklar olması ve gerçekleşecek daha büyük iyilikler için, gözlemlenen kötülüklere müsaade edilmesinin ahlaki açıdan kabul edilir olduğu Swinburne’ün görüşüdür.

Alvin Plantinga da yaklaşımında özgür iradeye yer vererek kötülük sorununun ateist bir ontolojinin kaynağı olamayacağını göstermeye çalışmıştır. Plantinga’nın yaklaşımının başarısının sebeplerinden biri bizce Tanrı’nın varlığının ve kötülüklerin bir arada ‘olabileceği’ni göstermenin yeterli olduğunu, bunların beraber bir arada ‘olması gerektiği’ni göstermeye gerek olmadığını vurgulamasıdır: Eğer mantıken, Tanrı’nın varlığının ve kötülüklerin bir arada ‘olabileceği’ni gösterebilirsek bile; bu, ateistlerin, kötülük sorunundan hareketle materyalist-natüralist ontolojilerini temellendiremeyeceklerini göstermeye yeterlidir. Plantinga’nın yaklaşımı, kötülük sorunu ile ilgili tartışmalarda en çok gündeme gelen yaklaşımlardan birisidir. Onun yaklaşımı, bir teodise yerine, bir müdafaa yaklaşımı geliştirmenin daha isabetli olacağına (sadece bunun yeterli olacağına) örnek teşkil ettiği için de önemlidir.

 

"Bu makale Caner Taslaman'ın "Kuantum Teorisi" isimli kitabı 4. bölüm'den alınıtıdır."



2732 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Din Felsefesi Açısından Entropi Yasası - 19/03/2017
Termodinamiğin ikinci yasası, evrenin en temel yasalarından biri olarak kabul edilir ve entropi yasası diye de bilinir. Bu yasa, evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde arttığını söyler.
Tarihselcilik: Çelişkiler Bataklığında - 29/10/2016
....
Cennette Cinsellik ve Huri Meselesi - 14/03/2016
Hakkında çok konuşulan, din düşmanları tarafından istismar edilen bu konu hakkındaki görüşümü kısaca açıklayacağım. Öncelikle temel yöntemimi ortaya koymalıyım.
İslami Düşüncenin Metodoloji Sorunu - 27/01/2016
İslam tarihi içinde yapılan birçok tartışma, halkın pratik uygulamalarında değişikliğe sebep olmadığı için; zamanında çok ihtilafla, hatta kan dökülmesine sebep olan bu tartışmalar geniş Müslüman kitle tarafından unutulmuştur diyebiliriz.
Tanrı İnancı ve Evrim Çelişik İki İnanç mıdır? - 20/05/2015
Bazı teistler “Tanrı canlıları neden evrim ile yaratsın ki” diye sorabilir ama kanaatimizce hiçbir teist “Tanrı, istese de canlıları evrim yoluyla yaratamaz” diyemez ve “Tanrı canlıları neden evrimle yaratmasın ki” sorusunu da aynı şekilde sormak...
İnsanın Kökeni ve Fosiller - 16/03/2015
Aynı kemik parçalarından yapılan bu farklı çizimler, ‘insanın soyu’ hakkında yapılan çizimlerin ne kadar hayal ürünü olduğunu ve subjektivizmi yansıttıklarını göstermektedir.
Din Felsefesi açısından Entropi Yasası - 24/02/2015
Termodinamiğin ikinci yasası, evrenin en temel yasalarından biri olarak kabul edilir ve entropi yasası diye de bilinir. Bu yasa, evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde arttığını söyler.
Metodolojik bir sorun olarak dini meseleler - 02/02/2015
Birçok kişi temel sorunu 1-Ezber, 2-Arapça bilgisi olarak sunmaya çalışıyor. Elbette dini metinlerden ezberin olması ve Arapça bilmek önemli, ama temel sorun 3-Metodoloji belirleme sorunudur ve bu da felsefenin ilgi alanındaki bir sorundur.
Cahiliye Şiiri ve Kur'an - 02/12/2014
Kuran’ın cahiliye şiirinden (Kuran vahyedilmeden önceki Arapların şiirlerinden) etkiler aldığına dair iddialara bu yazıda cevap verilecektir.
 Devamı