Hatice Özhan
…Ve tanrı kadını unuttu sonra!
25/12/2023 Hatice
Özhan “Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının
kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini
buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını,
kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın
gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı. Bütün bunları karıştırdı, eritti ve
kadın yaptı. Yarattığı kadını erkeğe armağan etti.” Aynı tanrının erkek tasarımı ise, “ Tanrı, kaplumbağanın
yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin
kurnazlığını, boranın dehşetini aldı; sülüğün yapışkanlığını, kedinin
nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi.
Bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin
vızıltısını kattı ve erkeği yarattı. Yarattığı erkeği, adam etsin diye, kadına
verdi.” şeklindeydi. Hint tanrısı kadını her ne kadar edilgenleştirse de, onu
bezediği imgelerle ölü sanılan hisleri harekete geçirmekle mahirliğini
sergilemiş. Adam edilmeye muhtaç bir varlık diyerek nitelediği o “kalın
derili”ye kadını bir armağan olarak sundurtsa da sözlerinden bu tanrı için
kadın bedenin önemi haiz. Metnin ilerleyen bölümlerinde aşırıya kaçan
pasajlardan tipik cinsiyetçi bir dinsel öğreti ile karşı karşıya olunduğu
duygusu uyandırsa da nihayetinde yukarıdaki pasajdaki tüm imgelerin ana rahmi
bedendir. Yeri geldiğinde naif yeri
geldiğindeyse hoyratça tasvirlerin kadın ve erkeğe birden yapıldığı Hint Mitolojisinde
özcesi anlaşılması gereken ayrıntı şu olmalıdır: Bedenin dikkate değer kılan
şeyin onun “kutsallığı” veyahut dokunulmazlığı olmasıdır. Bedenle mesafeleşme
şekliniz sizin yansımanızdır! Nitekim, rüzgârın kararsızlığına hiç kapılmaksızın düşünerek
söylüyorum ki beden ile insanın kurduğu ilişki belki de medeniyetin sayılı
ölçütlerinden en önemlisi. Ebeveynin çocuğuyla kurduğu ilişki onun bedenine her
türden saygıyı nasıl yansıttığıyla ilgilidir.
Erkeğin kadına, kadınınsa erkeğe birbirlerinin bedensel
dokunulmazlıklarını ve bütünlüklerini nasıl sağladıkları aralarındaki bağın niteliğini
sunar. Devletlerin yurttaş veyahut insan algısı onların bedenlerini ne şekilde
güvene aldıkları, hukukun kanun gücünü suçlunun bedeninde hoyratça mı yoksa
adilane bir şekilde mi kullandığı ile ilgili bir medeniyet seviyesidir. Sömürgeci,
mesajını kadın bedeniyle iletir Tüm bunların ötesinde, beden tartışmalarının yürütüldüğü
disiplinlerde esas nokta kadın bedenidir. Kadının bedenine toplumların
yüklediği anlam o toplumların anlam dünyasının zenginliğini ve bulunduğu medeniyet
seviyesine işaret eder. Beden nosyonu kadının durumuna göre değişkenlik
göstererek vücuda gelir. Toplumlarda kadın durumunu anlamak için ise insanların cinsiyet
ve kadın anlayışlarına bakılır. Anlayışlar hâkim politikalara, iktidarların
ideolojik anlayışlarına göre şekillenir. Toplumların ekseriyetinde ince
ayrımlarla birlikte temelde benzer anlayışlar olduğu görülür. Ulusların,
minimal düzeyde toplumların anlayış ve kavrayışlarının orantılı bir medeniyet
düzeyinde gelişebilmesi politikaların sömürgeci anlayışlardan arındırılması
lazımdır. Bu noktaya değin tarihin arka
bahçelerinde gizlenmiş acı hakikatler, savaşların vahşetli yüzünün korunduğu bu
yerde savaşın domestik alana yayılışı hiçbir zaman iç açıcı olmamıştır.
Toplumsal cinsiyet rollerinin bir sonucu olarak savaş mefhumunun eril özelliği,
kadının yolu bu bahçeye bir savaşçı olarak düşmüş olsa dahi kadının yerini
tartışmaya açmaktan vazgeçmez, kadını bedeniyle beraber sorunsallaştırır illa
ki. “Domestik alan” kirletilmesi gerekilen bir alandır her
haliyle. Kadın burada rol çalmaya gelmiştir… Toplumun erkeğe atfettiği kahramanlık kavramını çalmaya
gelmiştir kadın! Şefkat kavramıyla donatılan, annelik misyonuyla göklere
çıkartılan kadının savaşta yer alması bir kere racona terstir. Erkeklerin üstün
rollerini üstelenerek toplumsal rollerin dışına çıkan kadına bilhassa da
savaşılan tarafın erkeklerince büyük bir hınç hissedilir. Namusla, annelikle özdeşleştirilen tarafın kendi alanlarına dâhil
olduğunu, kahramanlık ve cesaret nosyonlarını onlarla paylaşacağını bilmenin
verdiği eril hınç böylelikle kadınların savaşları farklı şekillerde tecrübe
etmeleriyle sonuçlanır. Namusla özdeşleştirilen kadın bedeni savaşta vatan
kavramıyla iki yönlü ilişkiliye hapsedilir. Vatanın korunması adına cinsel
şiddetin yöneltildiği düşmanı temsil eden bir toprak parçasıdır. Ve yine
vatanın korunması adına kadın bedeni ülke topraklarının korunmasıyla eş değerde
tutulan bir namus meselesidir. Ülkesi elinden alınmakla “namusu” elinden
alınmış olmak kaybeden taraf için eş değerdedir. Toprak- vatan korunan, savunulan, sahiplenilen bir alandır,
erkeğin kadın bedenine yüklediği anlamlardır tüm bunlar. Bununla kalmayarak düşmana ders vermek adına kolonyalistin
kadın bedenini tahrip etmesi gerçeği de vardır. Kolonyalistin cinsiyetçi tutumu kendi politik amacıyla
birleşerek bir ulusun kadın bedeni üzerinden aşağılanması örnekleri de var. Savaşlarda
ölü ya da sağ ele geçirilen savaşçı
kadınlarda fiziksel şiddetin yanı sıra cinsel şiddet de uygulamakla savaşılan
tarafa bir ders verilir. Saldırıya
uğrayan bedenlerin üzerinden hedefteki toplum yenilgiye uğratılmayı amaçlar. Bu
aşağılık siyasetin dünyada çok sayıda örneği var ve medeniyetle aralarındaki
makası gittikçe açan toplumlarda ise bununla yüzleşmek bir yana kalsın bunu bir
erkeklik nişanesi olarak kirli ruhlarında gösterirler. Kimileriyse aradan otuz
beş geçmesine rağmen yüzleşmenin bir yolunu illa ki bulurlar.
Sömürgeci
aklın vasat yaratıcılığı Bundan yedi sene önceki bir yargılama Mayalı kadınları bir
nebzede olsa sakinleştirmiştir sanıyorum.
Guatemala'da iki eski ordu mensubu, cinayet, tecavüz ve yerli
kadınları seks kölesi olarak kullanma suçlarından yargılandılar. Her ikisi 360 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ve mahkemenin kararı, Guatemala'da 1980li yıllarda ordunun işlediği cinsel
şiddet suçlarına karşı kazanılan ilk dava olarak tarihe geçti. Mahkeme, Francisco Reyes Giron ve Heriberto Valdez Asij'in
insanlığa karşı suç işlediği hükmüne vardı. 15 yerli kadını seks kölesi olarak kullanmak, esir almak ve
bir kadın ile iki kızını öldürmekten suçlu bulunan iki caninin yargılanması
sömürgeci anlayışın yargılanmasıydı. Devlet adına işlenmiş suçların yıllar aradan geçse bile
cezasızlıkla ödüllendirilmeyeceğini bilmek rahatlatıcı. Savaşta memeleri,
kulakları, burunları kesilen, tecavüzle kalınmayıp baldırlarından cinsel
organlarından kasıtlıca yaralanan kadın savaşçılarla fotoğraf çektiren
sömürgecilerin yargılanmaları da mümkün olsa keşke! Cesetlerin başında
objektiflere keyif sigaralarından tüttürerek poz veren canilerin ve de sıradaki
canilerin bundan yıllar geçse de yargılanacaklarını tahayyül etmenin
sakinleştirici etkisi dahi anlamlı. Bir halka kadın cesetleri üzerinden
yenilgiye uğratmak sömürgeci aklın vasat yaratıcılığıdır ve bu vasatlıkla
karşılaşmak dünyanın her yerinde pek mümkün. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Irksal Anılarımız Baş Belamız - 30/11/2023 |
ayvanın insanlaşmaya başladığı bir çağdan, insanın merkezdeki yerini güçlendirdiği tanık olunan dünya koşullarına değin bir paragraf vardır ki sonu istendik şekilde açık bırakılmıştır. |
Yüzüncü Yılda Assimiladoluk - 29/10/2023 |
Bazı ulusların doğumları ve gelecekleri başka ulusların kemikleri üzerinde olur ve de yükselir. |
Bağırmak - 05/09/2023 |
Sokakta, işte, televizyon ekranlarında, sinemada, siyasette ki neredeyse dünya genelinde söz konusu stilin yaygınlığı hâkim ve insan mefhumunun ilkel taraflarını bu denli rahatça dışavurumu, agresifliğin normalleşmesi bana tuhaf ve bir o kadar da.... |
Şiirken Nesre Dönüşen Kadın Erotizmi - 23/07/2023 |
Kendimizi yeterince tanıyor muyuz veyahut duygularımızı tanımlama yetkinliğinin ne kadarına sahibiz soruları yaş itibariyle insanlık tarihi kadar geriye götürülebilen sorulardır. |