• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Metin Durali
bakarateorisi@gmail.com
BAKARA MUCİZESİ
24/09/2014

BAKARA MUCİZESİ (Müteşabih böyle olur) 

3. BÖLÜM BAKARA SURESI 67-73 ÜN İŞARET ETTİĞİ GERÇEK


Şimdi aşağıdaki meali internette bulunanlar 30-40 mealin olduğu sitelere girip hem Arapçasını hem de Türkçe anlamı ve meali ile birlikte karşılaştırabilirler. Sizler de ellerinizdeki Kur’an mealleri ile karşılaştırarak anlatacağımız bu 7 ayeti herhangi bir sayı ya da ebced olmadan yani herhangi bir sayı ile karşılaştırmadan ve ne Arapça anlamına nede Türkçe mealinde değişiklik yapmadan sadece aşağıda (PARANTEZ) içine aldığımız iki ANAHTAR kelimeyi çevirerek yukarıdan aşağı aynen kelime dizgisini bozmadan herhangi bir Arapçasında da değişiklik yapmadan yukarıdan aşağı okuyup bitirdiğimiz anda İNSAN BEYNİNDEKİ BİR HORMON’ a ulaşacağız.

Bakara suresi 67-73

67. Bismillahirrahmanirrahim. Bir vakit de Musa, kavmine demişti ki: “Allah size bir İnek (boğazlamanızı) emrediyor.” Onlar da: “Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?” dediler. O da: “O gibi cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” dedi.

68- Onlar: “Bizim için Rabbine dua et onun ne olduğunu bize açıklasın.” dediler. O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: “Bir inek ki ne yaşlı, ne de genç, ikisi ortası bir dinç. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın!” dedi.

69- Onlar: “Bizim için Rabbine dua et rengini bize açıklasın” dediler. O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: Rengi bakanlara sürur veren sapsarı bir inek.” dedi.

70- Onlar: “Bizim için Rabbine dua et, onu bize iyice açıklasın; çünkü o inek bize (benzer)geldi. Bununla beraber Allah dilerse elbette onu buluruz.” dediler.

71- O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: O, ne boyunduruk altına alınan ne de ekin sulayan, salma gezen ve hiç alacası olmayan bir inektir.” dedi. Onlar da: “İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun.” dediler. Bunun üzerine o ineği bulup (Boğazladılar) Neredeyse yapmayacaklardı.

72- ve o vakit birini öldürmüştünüz de, katili hakkında birbirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız. Hâlbuki Allah gizlemiş olduğunuzu açığa çıkaracaktı.

73- Onun için dedik ki: “O’nun bir kısmı ile O’na vurun…” İşte böyle, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir, taki aklınızı başınıza alasınız.

Yukarıdaki meallerden anladığımız şey: Hz. Musa zamanında biri öldürülmüş ve katili aranmış, bulunamayınca da Hz. Musa’ya müracaat etmişler ve tarif edilen bir inek istenmiş ve bulunmuş ve 73. ayette de Allah böylece ölüleri diriltir demiş olduğudur. Sonunda Allah’ın ölüleri diriltmekten bahsetmesi ve bu anlatacağımız anlamı ile okuduğumuz zaman insan beynindeki bir HORMON a ulaşmış olmak tabiî ki beni beyin araştırmalarına da sevk etti. Ellerinizdeki meallere ve diğer meallerle karşılaştırdığınız zaman şu değişikliklere rast geleceksiniz:

1- BAKARA kelimesi = Kimin de İNEK, kimin de SIĞIR kimin de DÜVE olarak anlatılmış, Bakara: ansiklopedik anlamına baktığımız zaman bir inek ya da öküz cinsinden sığır olarak geçse de hiç bir Mealde ÖKÜZ kelimesine rastlayamazsınız. Çünkü bu ayetlerde geçen bakara = dişi inektir. Düve de ineğin küçük Olanına denir. İnek ve düve de Sığır cinsi olduğu içinde sığır olarak anılmasında bir mahsur görülmemiştir. Tabiî ki bu kelime MÜENNES olduğu için dişisi yani İnek olarak alınmıştır.

2- Birinci anahtar kelimemizdeki (boğazlayın) ise kesin ya da kurban edin olarak meallendirmişlerdir.

3- 73. ayette özellikle çoğu müfessirler (parantez arası) anlam kullanmışlardır.

Örneğin: Kesilen ineğin bir parçası ile öldürülen adama vurun, sığırın bir parçası ile ölen adama vurun gibi sadece Muhammed Esed (Yahudi kökenli olup Yahudi kültürünü bildiği için bu prensibi bu gibi olaylarda uygulayın diye çevirmiş ve Mustafa İslam hocamızda aynen onun mealini alarak diğerlerinden bu konuda ayrılmışlardır. Oysa bu kelimenin Arapça moda mod anlamı Elmalılı’nın Tefsirlerinde de açıkladığı gibi (O’nun bir Kısmıyla O’na vurun) dur.)

Bu değişiklikleri açıkladıktan sonra yukarıdaki ayetleri ve ANAHTAR iki kelimeyi açarak kelime yapısını bozmadan yukarıdan aşağıya anlamlandıralım.

Birinci anahtar kelimemiz Allah size bir inek (BOĞAZLAMANIZI) emrediyor cümlesindeki boğazlamak kelimesi Arapça olarak en tezbehû olarak geçen ZBH kelimesinin moda mod anlamı = BOĞAZIN YARILMASI dır.

Hayvanlar ellerinden ayaklarından değil sadece BOĞAZLARI YARILARAK işlem yapıldığı için müfessirler burada ZBH kelimesini görüp de aşağıdaki ayetlerde bir parçası ile vurulmasından bahsedince ineğin kesilmesi ya da boğazlanması ya da ineğin kurban edilmesi olarak çevirmişlerdir. Çünkü en yaygın anlam budur. Aynı kelimeden türeyen kurbanlık = ZiBH ve bizde de kullanılan meZBaHa kelimesi Hep hayvanların BOĞAZI YARILARAK yapılan işlem olduğu için bu yönde kullanılır olmuştur.

Meallerdeki değişiklikler de bundan dolayı kaynaklanmıştır. Kesin, boğazlayın, kurban edin gibi bizde kelime bütünlüğünü bozmadan açıklayacağız dediğimize göre BOĞAZIN YARILMASI olarak anlamlandıracağız. Fakat genelde müfessirlerin düşündüğü gibi DIŞ BOĞAZI değil İÇ BOĞAZI YARACAĞIZ: yarılmak = İkiye ayrılmaktır ve müfessirler burada hep ineğin dış boğazının yarılmasını düşünmüşlerdir. Şimdi biz BOĞAZ deyince ne anlıyoruz?

Örneğin boğazlı kazak ya da boğazımda sivilce çıktı ya da boğazıma bir şey kaçtı kelimelerindeki BOĞAZ kelimesi ikisi dış boğazı biri iç boğazı temsil etmektedir. Anatomik olarak bakarsanız aslında BOĞAZ kelimesi İÇ BOĞAZI temsil etmektedir.

İÇ BOĞAZI NASIL YARACAĞIZ? (ikiye ayıracağız)

3-1

3-2

Yani esnetin anlamı ile. Fakat Arapça bilenlerden hemen itiraz geliyor. Kardeşim Arapçada esnemenin kelime anlamı var diyorlar. Lakin biz Hz. Musa zamanından yani Kur’an’dan yaklaşık 2000 yıl evvelinden bahsettiğimiz için ve ayrıca Kur’an indiği dönem ve bugünkü Arapçanın farklılığını hatırlatıp ve ESNEME gibi “gayri ihtiyari” yapılan bir harekete o dönem ESNEME ismi vermemiş olabilirler ve ESNEME ye isim bile vermemiş bu topluma “esnetin” anlamı yerine gelebilecek (boğazın yarılması) anlamında olan ZBH kelimesi ile anlatılmış olması gayet olasıdır. Arap toplumlarında (esneme) gibi gayri ihtiyari yapılan bir harekete (esneme) isminin ne zaman verildiğinin tarihi bir kaynağı olmadığı için biz yine de (boğazın yarılması), tıpkı esneyen resimlerdeki anlamı ile okuyacak ve yorumlayacağız.

Şimdi 67. ayeti okuyalım:

“Bir vakit de Musa, kavmine demişti ki: “Allah size bir İnek (boğazını yarmanızı=esnetmenizi) emrediyor.” Onlar da: “Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?” dediler. O da: “O gibi cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” dedi.

Bizimle alay mı ediyorsun diyorlar Çünkü İNEKLER ESNEMEZ. Hz. Musa zamanında da ESNEMİYOR du tabiî ki. Bakın mesela Google ye girerek esneyen hayvanlar yazın ve arama motoruna basın yaklaşık 230.000 sayfa açılıyor.

Yüzlerce değişik hayvanların esnerken resimlerine rast geleceksiniz. Kediler, köpekler, atlar, aslanlar, vaşaklar, develer, kurtlar hatta yılanlar ve ülkemizde bulunmayan iguana ve daha birçok hayvan türünün resimlerine rast geldiğiniz halde bu kadar yaygın olan SIĞIR RESMİ göremeyeceksiniz. Çünkü bilimsel olarak İnekler esnemez.

Bu cevap karşısında Hz. Musa da bir peygamber olduğunu hatırlatıp Allah’tan vahiy aldığını da söyleyerek cahillerden olmaktan sakınırım böyle vahiy geldi deyince İŞİN gerçek olduğunu anlıyorlar ve:

68 ayet: – Onlar: “Bizim için Rabbine dua et onun ne olduğunu bize açıklasın.” dediler. O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: “Bir inek ki ne yaşlı, ne de genç, ikisi ortası bir dinç. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın!” dedi.

 

Etraflarında esneyen İnek göremedikleri için bari bu esneyen İneği tarif et diyorlar. Ne yaşlı nede genç ikisi ortası deyince yine bakıyorlar ki esneyen inek yok ve tekrar danışıp sormak ihtiyacı duyuyorlar ve:

69. ayet: Onlar: “Bizim için Rabbine dua et rengini bize açıklasın” dediler. O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: Rengi bakanlara sürur veren sapsarı bir inek.” dedi.

Bu sefer renginin sarı olduğu bildiriliyor ve etraflarında sarı inek var fakat esneyen inek yok. Sonraki ayette farklı bir soru gelecek ve ikinci anahtar kelimemiz devreye girecek.

70. ayet: -Onlar: “Bizim için Rabbine dua et, onu bize iyice açıklasın; çünkü o inek bize (benzer) geldi. Bununla beraber Allah dilerse elbette onu buluruz.” Dediler.

Orta yaşta inek arayıp sonrada sarı inekler de esneyenini arayıp bulamayınca, bir anlam veremedikleri için Musa bize bu inek (BENZER) geldi olarak meallenen ve çoğu meallerde bu inekler biri birine benzer olarak açıklanan bu ayetlerdeki İkinci (ANAHTAR) Arapça kelime: (teşâbehe)kelimesidir.

Teşâbehe kelimesinin kök anlamına baktığımız zaman TŞBH= benzetme, yani bizim Türkçemizde ve edebiyatımızda da çok sık kullanılan TEŞBİH yani farklı benzetmedir. Örnek vermek gerekirse cin gibi çocuk, ya da cennet gibi vatan benzetmeleri hep TEŞBİH yapmakla Yani benzetme ile alakalıdır. Hatta teşbihte (benzetmede) hata olmaz deriz genelde.

İşte bu 70. ayette de Musa’nın etrafında bulunan insanlar Musa bize bu inek TEŞBİH yapılıyor gibi geldi deyince aşağıdaki ayetteki Bu sorularının cevabı geliyor:

71. ayet: – O da: “Rabbim şöyle buyuruyor: O, ne boyunduruk altına alınan, ne de yeri sulayan, salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır.” dedi. Onlar da: “İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun.” dediler. Bunun üzerine onun (boğazını yardılar = esnettiler). Neredeyse yapmayacaklardı.

 

Yüzyıllardır belki de çok dikkat edilmeyen bir gerçeklik var bu ayette zaten inekler ÇİFT sürüp boyunduruk altına alınmazlar. Bu gerçeği hem Allah biliyor Hem de Hz. Musa ve Musa’nın çevresindekiler biliyor. Diyorlar ki İşte tam gerçeği dile getirdin, çünkü inekler çift sürmez ve bu gerçekten TEŞBİH. Yani benzetme.

Yüzlerce yıldır inekler çifte sürülüp boyunduruk altına alınmaz. Çünkü koca memeleri ile süt veren inekleri çifte sürerlerse sütten kesilir ve 50 lira iş yapacaklar diye 500 liralık zarara uğramak istemez çiftçiler ve hayvancılık yapanlar. Bunun için devesini atını ya da bu işi yapabilecek başka bir hayvan bulunur fakat süt veren ineklerini ahırda tutarlar…

İşte şimdi yapılacak en önemli iş bu TEŞBİH = benzetme yapılanı bulmaktır. Bu ayetlerde Allah, öküz isteyebilirdi. Özellikle inek istediğine göre, ineğin vasıflarını taşıyan bir benzetme olmalıydı.

İnekle öküzü biri birinden ayıran belirgin özellik nedir? Her iki cinste de boynuz olabilir, derileri ve renkleri aynı olabilir ama ilk bakışta göze çarpan özellik ineğin MEMELİ olmasıdır.

3-3

3-4

Aramamız istenilen (teşbih=benzetme inek), öncelikle MEMELİ olmalıydı diye düşündüm. Ayrıca yeri sürmeyen ve boyunduruk altına alınmayan inek istendiğine göre bu (teşbih-benzetme) MEMELİ ya denizde ya da havada olmalıydı. Çünkü ne denizde nede havadaki canlılar ne yeri sürüyor nede boyunduruk altına alınıyordu. Araştırmaya denizden başladım bütün balıklar yumurtluyordu sadece balina, yunus ve foklar MEMELİ idi. fakat 69. ayette renginin sarı ve üzerinde benek olmaması gerekiyordu. Denizde sarı balıklar vardı fakat memeli değildi. Memeli olanlarda da sarı rengi yoktu. Demek ki yüzümü gökyüzüne çevirmem gerekiyordu. Gökyüzünde de yüzlerce kuş türü vardı ve hepsi yumurtluyordu. Fakat Allah, sadece tek bir türü MEMELİ yaratmıştı. Evet, evet sadece tek tür Yarasalar…

Peki, 69. ayette belirttiği gibi sarı renkli ve hiç alacası olmayan bir türü var mıydı?

Tabii ki vardı vampir yarasalar.

3-5

İşte (TEŞBİH= BENZETME) yapılan (sarı renkli) MEMELİ vampir yarasa idi.

Şimdi asıl istenen şey İNEK in esnemesi değil (Teşbih = Benzetme) MEMELİ olan YARASA nın esnetilmesidir. Peki, bu yarasayı nasıl esneteceğiz. Günümüz dünyasına dönelim ve bu sorunun cevabını alalım. Günümüz şartlarında ve tıbbi olarak düşünelim lütfen. Şayet uyutun denseydi uyku ilacı vururduk değil mi? Yarasayı esnetin dediğine göre bizde yarasayı esneten ilacı bulur şırıngaya koyar ve Ona enjekte ederdik değil mi? Şayet yarasa esnemeye başladı ise aradığımız ilaç doğru demekti. Şimdi elimizde bir yarasa ve diğer elimizde de içerisine onu esnetecek ilacı koyduğumuz şırınga var ve yarasaya enjekte ediyoruz. Evet, esnemeye başlıyor demek ki ilaç doğru. Şimdide aynı şırıngayı ölen adama doğrultun ve 73. ayeti okuyun. Onun bir kısmıyla ona vurun. Allah böylece ölüleri diriltir demiyor mu?

Onun (şırıngadaki ilacın) bir kısmıyla Ona (öldürülen adama) vurun. Aslında ölen adamı hayata döndürecek ilaç aynı zamanda yarasayı esnetiyor.

 

BU BİR FORMÜLÜN TARİFİ

Şırıngadaki ilacı da merak ettiğinize eminim = oksitosin hormonu. İnsan beyninin hipofiz bezinde yer alan bir hormon. Gökyüzünün tek memeli hayvanı olan yarasayı esneten ilaç = insan beynindeki bir hormon. Bu sizce tesadüf mü? Yoksa Allah’ın gizemli yollarında birimi?

Şimdi Bakara 67-73 ü bu anlamları ile meallendirelim:

Bismillahirrahmanirrahim

67. Musa, kavmine: Allah bir inek esnetmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? (inek esner mi)demişlerdi. Musa da: Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti. (vahyi bildiren peygamber yalan mı söyler)

68. “Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın” dediler. Musa: Allah diyor ki: “O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.” Size emredileni hemen yapın, dedi.

69. Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. “O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir” dedi. (Bu tarifte inek vardı ama esneyen inek yoktu)

70. “(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de İnek bize teşbih yapılıyor gibi geldi. İnek teşbih mi yani? Eğer böyleyse biz Allah’ın izni ile bunu bulacağız dediler

71. (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. “İşte şimdi gerçeği anlattın” dediler Çünkü inekler zaten çift sürmez gerçekten İnek teşbih “başka bir şeye benzetme” ve o teşbih edilen ineği (Yarasayı)arayıp buldular ve esnettiler. Az kalsın yapmayacaklardı.

72. Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Hâlbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır.

73. “Haydi, şimdi (Teşbih memeliyi esneten ilacın) Bir kısmıyla (öldürülen adama) vurun Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size ayetlerini gösterir.

Bakın, yukarıda dediğimiz gibi sadece İKİ ANAHTAR kelimeyi açarak ve

Meallerdeki kelimelerin yerini değiştirmeden ve iki anahtar kelimenin gerçek anlamına müdahale etmeden yola çıktık ve hiç bir matematiksel formüle başvurmadan açıkladığımız ayetlerin sonunda İnsan beynindeki bir HORMON’A ulaştık. Aslında MÜTEŞABİH AYET lerin gücünü göstermedeki en önemli ayetlerdir bakara 67-73…

Şayet tefsircilerin söylediği gibi kesilen ineğin bir parçasıyla ölen adama vurup adam dirilip katilini söyleseydi çok büyük MUCİZE olur ve özellikle Yahudi toplumu içinde bir efsane olan Hz. Musa’nın bu MUCİZE si asırlardır dilden dile dolaşırdı. Fakat maalesef ne Yahudilerde ne Hristiyanlarda ne Tevrat’ta nede İncil’de bu konu geçmez. Bariz yalan olan bir kaç rivayet vardır umarım bu rivayetleri de çıkarır atarlar meal ve tefsirciler.

Ayrıca Kur’an’da Hz. Musa’ya 9 MUCİZE verdiği yazılmıştır.

Neml suresi – 12 “Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.”

PEKİ, NEDİR BU 9 MUCİZE?

1. İlk peygamberlik verildiğinde bildirilen asanın yılan olması

2. Elini koynuna sokup elinin apak çıkması

3. Asayı uzatıp denizi ikiye yarması

4. Bakara 60 da adı geçen Asasını kayaya vurup 12 pınar akıtması

5.6.7.8.9. — Araf Suresi 133 de bildirilen tufan, çekirgeler, kan, buğday güvesi, kurbağalar.

Tefsirciler farkına varmadan 10. mucizeyi “adamı dirilterek” yaratmışlardır.

Peki, Tevrat’ta buna benzer bir hikâye var mıdır? Katili belli olmayan bir cinayet işlendiğinde katili ararlar fakat bulamazlarsa yüzlerce yıldır gelen “Kefaret” uygulanır. Bu konudaki kefaret ne demektir nasıl gerçekleşir:

Tevrat Tesniye 21 bap. 1-9 ayetler:

Eğer katil bulunmazsa bir inek kesilir oradaki zanlı tutulan insanlar kurban edilen ineğin başına sırayla gelir ve ellerini yıkarlarken şöyle der:  Elimiz bu kana değmedi gözümüzde bu kanı görmedi.  Bir nevi zan altında kalmaktan yemin ederek kurtulurlar ve Kan yerde kaldığı için asıl suçlunun cezasını Allah vermesini dileyerek oradan ayrılırlar. Kur’an’daki bu ayetler oradaki olaya bir gönderme gibidir. Bakara suresi 72. ayet: hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun katili hakkında birbirinizle atışmıştınız. Allah gizlediklerinizi ortaya çıkaracaktır Tefsirlerde bu ayetlerin açıklamaları için bazı rivayetler vardır. Hz. Musa zamanında çok zengin bir adam varmış ve bu adamın bir yeğeni varmış, amcasını öldürüp malına konmak istemiş ve amcasını öldürmüş…

Hz. Musa’ya müracaat etmişler ve bir inek istenmiş böyle bir inek bulunmuş Fakat sahibi ağırlığınca para istemiş ve sonunda ineği satın almışlar ve kesip Bir parçası ile adama vurmuşlar adam dirilmiş ve katilini söylemiş ve sonra yeniden Ölmüş… Şimdi mantıksal olarak bu rivayetlerin ne kadar YALAN ve uydurulmuş Olduğunu kanıtlayacağız hep beraber.

Bu olay nerde geçiyor? Hz. Musa zamanında. Ve Hz. Musa çevresinde Yahudiler var ve bu rivayetteki olay gerçekleşse Ve adam dirilse zaten Hz. Musa onlarda efsane bir peygamberdir ve bir peygamberin ÖLÜ bir adamı diriltmesi dünyanın en büyük MUCİZE sidir ve dilden dile aktarılarak Tevatür ve rivayetlerle yüzyıldan yüzyıla aktarırlardı. Şimdi Tevrat’a bakıyoruz Böyle bir olay yok. Yahudi literatürüne bakıyoruz. Hz. Musa’nın ölüyü dirilttiği İle tek bir yazı yok. Ve yaklaşık 1500 yıl geçiyor aradan ve İsa geliyor ve Hristiyanlara bakıyoruz tek rivayet ve anlatı yok Hz. Musa’nın ölü diriltme olayı İle ilgili peki bizim yalancı rivayetçiye bu RİVAYET yaklaşık 1500 +600 +700 =2800 Yıl sonra nereden geldi hem de detayıyla. Bir rivayet gelecekse ilk kaynaktan ileri doğru akar. Maalesef bizim ilahiyatçılarımızda araştırmadan düşünmeden,  Yahudi kültürünü ve literatürünü incelemeden bu rivayeti hem de KUR’AN meal ve tefsirlerine almışlardır. Umuyorum ki bu rivayetler çöpe atılır.

                + + +

Şayet bu ayetler ileriki yüzyıllara mesaj veren ayetlerse ve insan beynine müdahale edilerek, bazı ölüm şekillerinde hayata dönmek gerçekleşirse ilk anda soğuk duş etkisi yapıp bütün dünyada konuşulacak hayret edilecek ve MUCİZE olarak anılacaktır. Ta ki ne zamana kadar? Tıp, İlim, Fen ilerledikçe insan beyninin çalışması, fonksiyonları bilimsel olarak çözülmeye başlandığı anda mucize olmaktan çıkacak ve normal sıradan bir olay olarak Tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır. Nasıl ki kalbe müdahale edilerek hayata dönmek mümkün oluyorsa beyne müdahale edilerek de insanlar hayata dönebilecektir. Umarım o çağa gelmişizdir.

Bu araştırmaya başlamam ve devam etmem için öyle şeylerle karşılaştım ki bunları değerlendirerek bir sıralama yapmam gerekiyor:

1. Bu surede istenen bakara, İnek olmasaydı, şayet öküz istenilseydi MEME li aramayacaktım.

2. Bu yaşıma kadar çift süren inek görmediğim gibi duymamıştım da.

3. Gökyüzünde milyonlarca kuş yumurtluyordu ve sadece bir türü MEMELi idi yarasalarda diğer kuşlar gibi yumurtluyor olsaydı.

4. Denizde de balinalar foklar, yunuslar MEMEli idi ama Sarı renkli olanı yoktu…

5. Yarasa türlerinde de sarı renkli yarasa olmasa idi…

6. Birçok hayvan türü gibi ineklerde esniyor olabilseydi…

7. İnek örneğinde olduğu gibi yarasalarda esnemiyor olaydı…

8. 73. ayette gerçekten (kesilen ineğin bir parçasıyla vurun) yazıyor olsaydı. (O’nun bir kısmıyla O’na vurun) diyerek yoruma açık olmasaydı.

9. Yarasayı esneten ilaç doğada ki bir ilaç değil. İnsan beynindeki bir HORMON tarif edilmeseydi.

HİPOFİZ BEZİ:

Hipofiz bezinin beyindeki görevi Hipotolomustan aldığı sinyalle gerekli olan hormonu kana bırakmak ve bu hormonlarında kan dolaşımı ile vücudun her yönüne gitmesi ve gerekli bezler tarafından alınmasıdır, fakat doğal olmayan (ANİ) = (AKUT) ölümlerde insan beyni durduğu için hipofiz bezindeki bu hormon salgılanıp başka bir beze gidememekte ve görevini yapamamaktadır.

Çünkü kan dolaşımı yoktur. Beyin ölümü olarak kabul edilen ölümlerde, aslında beynin sinir sistemini kapatmasından ibarettir. Ani ölümlerde ve tıbbi ölümlerde yapılacak iş tıbbi müdahaledir.

Beyin ölümleri olarak kabul edilen ölümlerde makineye bağlıda olsa nefes alınıp verilmekte ve kan dolaşımı gerçekleşmekte olduğu için oksitosin hormonu damardan verilecek ve bu hormon kan dolaşımı ile beynin sinir sistemine bağlı olan epifiz (pineal) beze giderek orada görevini yapacaktır.

Boğulma, kan kaybı, vurulma, kaza, kalp krizi gibi AKUT -(ANİ) ölümlerde yapılacak iş ise kan dolaşımı olmadığı için KALP_AKCİĞER cihazına bağlanılacak, dolaşım sağlandıktan sonra da damardan verilecek oksitosin hormonu aynen beyin ölümlerinde olduğu gibi beynin sinir sistemine bağlı olan epifiz bezine ulaştığı anda görevini yapacaktır.

Araştırmaya başladığım ilk yıllarda bir kaç profesör ve doktorla görüştüğümde şunu söylediler: “ Beyne 3-5 dakika oksijen gitmese beyin sinir hücreleri onarılmaz şekilde ölür “ Uzun zaman karamsarlık yaşamadım değil Ayetlerden çıkardığım sonuçlara bakıyorum hepsi yerli yerinde ama insan beyni neden müsait değil diye düşünüyordum. Taki 23 Nisan 2000 yılında Hürriyet gazetesindeki Ertuğrul Özkök beyin bir makalesini okuyana kadar Bu makalede Jean Carper adlı bir araştırmacının Your Miracle Brain adlı kitabından alıntılar vardı. Link:

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=-149350&yazarid=10

Ertuğrul Özkök: Ölmüş bir aşk üzerine            3-6

Ertuğrul ÖZKÖK

Eski, şimdi hayatta olmayan bir arkadaşım günün birinde bana şöyle bir şey söylemişti: “Hiçbir şey ölmüş bir aşk kadar ölü değildir.” O günlerde bu, bana da çok inandırıcı gelmişti. Aşkın basübadelmevtinin olmadığına inanırdım. Hiçbir hayat öpücüğünün, atışları durmuş bir yüreği, heyecan nöronları susmuş bir beyni hayata döndüremeyeceğini düşünürdüm.

* * *

Ama geçen hafta okuduğum bir kitap, zihnime derin bir şüphenin tohumlarını attı. Ve o şüpheyle kendi kendime sormaya başladım.

Beyin kaç yaşından itibaren yaşlanır?

İnsan ne zaman yaşlanmaya başlar?

Felsefe, asırlardır bunun cevabını arıyor.

Jean Carper’ın “Your Miracle Brain” adlı kitabını okuyorum.

Yani, “Mucizevi Beyniniz”.

Dünyada beyin üzerine yapılan son bilimsel araştırmaları toplayıp, bundan sonuçlar

Çıkarıyor ve görüyorsunuz ki, bu mucizevi organımızla ilgili birçok tabu yıkılıyor. Kesin diye inandığımız genellemeler, kumdan şatolar gibi dağılıyor.

Artık biliyoruz ki, yaşlanma sadece gövde dediğimiz o mükemmel organizmanın yaşlanması değildir. En az, hatta ondan çok beynin yaşlanmasıdır.

* * *

İlk soru: Beynimiz kaç yaşından sonra yaşlanmaya başlar?

50 mi? İniniz.

40? Hayır ininiz.

30?.. 20?..

Yine bilemediniz.

Öyleyse 10 yaşında, yani daha çocukken.

Hâlâ bilemediniz.

Hür radikal teorinin babası sayılan Nebraska Üniversitesi öğretim üyesi Denham Harman’a göre, beynin yaşlanması, doğumdan önce, yani ana rahminde başlıyor.

Yani “Ben doğarken ölmüşüm” şarkısının, aslında bir gerçeği yarım yamalak yansıttığını söylüyor. İnsan doğarken değil, doğmadan önce ölmeye başlıyor.

Ama beni asıl ilgilendiren bir başka buluş. Beyin en çabuk ölen organımızdır.

Şimdiye kadar bilinen teoriye, yaşanan gerçeğe göre, üç-beş dakika oksijensiz kalan beyin hücreleri tamamen ölüyor. Ve onları canlandırmak mümkün değil.

Tıpkı arkadaşımın sözünü ettiği o ölü aşk gibi… Ama bu da doğru değilmiş.

Hollanda Beyin Araştırmaları Enstitüsü, sekiz saat önce ölmüş bir insanın beyin nöronlarını yeniden hayata döndürmeyi başarmış. Suni bir beyin sıvısı içinde hayata döndürülen nöronlar, yeniden oksijen yakıp, sinyal taşımaya başlamış.

Tıpkı, Hazreti İsa’nın, ölümünden üç yıl sonra yeniden hayata döndürdüğü Lazarus gibi. Jean Carper, “Beyin hücrelerinde Lazarus ruhu dolaşmaktadır” diyor.

* * *

Evet, yine o derin felsefi soruya geliyorum. Bir zamanlar bir arkadaşım, “Hiçbir şey ölmüş bir aşk kadar ölü değildir” demişti. Bir başka dostum da aşkın ölümünü şöyle tarif etmişti: “Bir zamanlar hayran olduğunuz o gözler, size budak deliği gibi gelir.”

Bilimin son buluşlarından sonra şimdi kendime şüpheci sorular yöneltmeye başlıyorum.  Acaba gerçekten öyle midir?

Buradan hareketle şu soruyu soramaz mıyız? İnsanı hayata bağlayan coşkular ve büyük keyifler kaybolduğu zaman bunlar yeniden canlandırılamaz mı?

Hayat ille de ölü balıkgözü gibi bakan griliklerden ibaret mi kalmalı?

İşte bu yüzden beynin derinliğine inen bu yeni buluşlar bana umut veriyor.

Beyin en çabuk ölen organımızdır. Şimdiye kadar bilinen teoriye, yaşanan gerçeğe göre, üç-beş dakika oksijensiz kalan beyin hücreleri tamamen ölüyor.

Ve onları canlandırmak mümkün değil. Tıpkı arkadaşımın sözünü ettiği o ölü aşk gibi…

Ama bu da doğru değilmiş. Hollanda Beyin Araştırmaları Enstitüsü, sekiz saat önce ölmüş bir insanın beyin nöronlarını yeniden hayata döndürmeyi başarmış.

Suni bir beyin sıvısı içinde hayata döndürülen nöronlar, yeniden oksijen yakıp, sinyal taşımaya başlamış.

+ + + + +

Tabii ki çalışmalarımı hemen hızlandırdım. Bu çok güzel bir gelişmeydi.

Bu kitap daha sonraları Türkçe olarak elime geçti Mucize Beyniniz adlı bu kitabın 49. sayfasını aşağıya kopya ediyorum:

Daha da ötesi, şeker ve oksijen yetersizliğinden dolayı sinirlerin dakikalar için çabucak ve geri dönüşü olmayan bir şekilde öldükleri fikrine meydan okundu. Amsterdam’ da bulunan Hollanda Beyin Araştırma Enstitüsündeki araştırmacılar, insan beyninde 8 saatten daha uzun süre ölü olan sinir hücrelerini dirilttiler. Otuz ölü insan beyninden alınmış ölü olduğu varsayılan sinir hücrelerinin, yapay serebrospinal sıvı ile yıkandıklarında tekrar yaşama döndüklerini ve oksijen yakma ve aksonlar boyunca sinir sinyallerini taşıma yeteneklerini yeniden kazandıklarını buldular.

Araştırmacılar, bazı bilinmeyen mekanizmaların sinirleri ölümden koruduğunu iddia ediyorlar. Sinirlerin şaşırtıcı bir şekilde yeniden hayata dönebilmeleri, beynin uğradığı zararın,  önceden düşünülenden çok daha geriye döndürülebileceği iddiasını ortaya çıkarıyor. Lazarus’un ruhu beyin hücrelerin içinde yaşıyor.

Hristiyan inancına göre Hz. İsa’nın dirilttiği adamın adıdır: Lazarus

Beyin sinir hücreleri gerçekten hemen ölmüyor ve mucizevi bir şekilde korunuyorsa o zaman doğru yoldaydım. Başka bir araştırma ise, dünyanın önde gelen bilim dergisi New Scientist ‘inde yayınladığı, İskoçya’daki Caledonian Üniversitesinden psikolog Cynthia McVeyin’in ölümden dönenlerle görüşerek yaptığı araştırma. Araştırma, kan kaybından kalp krizine asılmadan kafa kopmasına kadar birçok ölüm şeklinde asıl sorumlunun,  beyne oksijen gitmemesi olduğunu ortaya koydu.

BEYNE BELİRLİ SÜRE OKSİJEN GELMEYİNCE BEYİN SİSTEMİ KAPATIYOR

Beyin ölümlerinde ise farklı olarak sadece sinir sistemini kapatıyor olması görüşündeyim. Yapılacak olan şey: Sinir sisteminin çalışmasını sağlamak ve insanı hayata döndürmekten ibaret olmalıdır.

Maalesef yapılacak iş sadece damardan yapılacak bir iğneden ibaret olmasına rağmen (akut ölümlerinde) 19 yıldır bunu gerçekleştirecek bir yol bulamadım. İnternette tanıştığım İndigo dergisi sağlık editörü Gülşen Kaş hanımefendi ile bu konuyu uzun zaman konuştuk.

Sağ olsun dergisinde “ölü ölü değilse” başlığı ile ilgili bu konuyu anlatıp benim de çalışmamdan bahsetti. Aşağıdaki link adresi ve derginin o sayfasının kopyasıdır.

http://www.indigodergisi.com/arsiv/gulsen130.htm

Haber: Gülşen Kaş

Ölü, Ölü Değilse?

Daha da ötesi, şeker ve oksijen yetersizliğinden dolayı sinirlerin, dakikalar içinde çabucak ve geri dönüşü olmayan bir şekilde öldükleri fikrine meydan okundu.

Lazarus’un ruhu beyin hücrelerinin içinde yaşıyor

Amsterdam Hollanda Beyin Araştırma Enstitüsü’nde yapılan araştırmalar neticesinde araştırmacılar, insan beyninden alınan sekiz saatten daha uzun süre ölü olan sinir hücrelerini diriltmeyi başardılar.

30 ölü insan beyninden alınmış ölü olduğu varsayılan sinir hücrelerinin, yapay serebrospinal sıvı ile yıkandıklarında, tekrar yaşama döndürdüklerini ve oksijen yakma ve aksonlar boyunca sinir sinyallerini taşıma yeteneklerini yeniden kazandıklarını buldular.

Araştırmacılar, bazı bilinmeyen mekanizmaların sinirleri ölümden koruduğunu iddia ediyorlar. Sinirlerin şaşırtıcı bir şekilde yeniden hayata dönebilmeleri, beynin uğradığı zararın önceden düşünülenden çok daha geriye döndürülebileceği iddiasını ortaya çıkarıyor.

Ölümden Sonra Dirilme Üniversitesi

Tıbben ölü olarak kabul edilmiş insanları, öldükten sonra yeniden yaşama dönmeleriyle ilgili olayları araştırmak amacıyla, Pennsylvania Üniversitesi’nde “Diriliş Bilimi Merkezi” adıyla bir klinik açıldı. Tıp biliminde çok yeni olduğu belirtilen bu klinik, “tıbben öldükten sonra yaşama dönme” konusunda, National Geographic’in TV kanalında “Ölümden Geri Döndüm” isimli belgeselde ele alındı. Pennsylvania Üniversitesi’nde bir yıl önce açılan    “Diriliş Bilim Merkezi” araştırma görevlisi Dr. Benjamin Abella, konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:

Üçüncü evre3-7

Klinik ölüm literatürde, kalbin durması ve beynin fonksiyonlarını yitirmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak son yapılan araştırmalarda “ölümle yaşam arasında” üçüncü bir evrenin varlığını ortaya koymaktadır. Araştırmacılar bu evrenin, insanın kalbinin durması ve beyninin fonksiyonlarını yitirmesiyle klinik ölümün gerçekleştiğini, ancak neredeyse tüm hücrelerin canlı kaldığı durum şeklinde tarif edilebilir olduğunu söylediler.”

Diriliş Bilim Merkezi, insanın öldükten sonra, ilaçlar ve kimyasallar yardımıyla yeniden yaşama döndüğünde, hücrelerinin nasıl hiçbir zarar görmediğini ve nasıl hiçbir şey olmamış gibi yaşama devam ettiği sorusuna da yanıt arıyor.

Ölümden dönenlerden biri olan Amerikalı Ward Kenz, Sioux Falls bölgesinde buzlarla kaplı göle düştükten sonra, kurtarma ekipleri tarafından yarı donmuş halde gölden çıkarıldı ve klinik olarak öldüğü açıklandı. Ancak “defibrilasyon” cihazının yardımıyla yeniden yaşama döndürülen Kenz, şu anda ölüme ait hiçbir iz göstermeden ve engelsiz olarak yaşamını sürdürüyor.

3-8Ölüm anının hissettirdikleri

Başka bir araştırma ise, dünyanın önde gelen bilim dergisi New Scientist’in de yayımladığı, İskoçya’daki Caledonian Üniversitesi’nden psikolog Cynthia McVey’in, ölümden dönenlerle görüşerek ve bilimsel incelemeleri bir araya getirerek yaptığı araştırma. Araştırma, kan kaybından kalp krizine, asılmadan kafa kopmasına kadar birçok ölüm şeklinde asıl sorumlunun, beyne oksijen gitmemesi olduğunu ortaya koydu.

McVey’in yaptığı araştırmaya göre ölüm anlarında şunlar yaşanıyor:

Yanmada şiddetli acı, yüksekten düşmede ise akciğer iflas ediyor.

Yanma: Yanıklar, çok şiddetli acıya yol açıyor. Sinir uçlarının yanması ile birlikte bu acı hissi bir süre sonra ortadan kalkıyor. Ardından kişi, biraz his kaybına uğruyor. Araştırma, yanarak ölen kişilerin asıl ölüm nedenin, çoğunlukla zehirli gazların solunması ve nefessizlik olduğunu gösteriyor.

3-9Yüksekten düşme: ABD’deki Golden Gate Köprüsü’nden atlayan 100 kişi üzerinde yapılan araştırma neticesinde kalbin patlaması, akciğerin iflas etmesi ve kırılan kaburgaların iç organlara zarar vermesi sonucunda öldüğü ortaya çıktı.

Boğulma: Araştırma, kişinin ilk anda büyük bir panik yaşadığını ve bu nedenle nefesini tuttuğunu gösteriyor. Nefesini tutan kişinin ciğerlerine su doldukça, bir yanma ve yırtılma hissi duymaya başlıyor. En son hissedilen şey ise sakinlik ve dinginlik oluyor. Kişi oksijen alamadığı içinde bilinci kapanıyor ve ölüm gerçekleşiyor.

Kafanın kopması: Uzmanlara göre beyin, kafa koptuktan saniyeler sonra bile fonksiyonlarını sürdürüyor. Fransa’daki raporlara göre 18’inci yüzyılda giyotinle idam edilenlerde gözlenen şeyin, kopan kafada 30 saniye kadar yüz mimiklerinin görülmesi oldu.

3-10Kan kaybı: Kişi 1,5 litre kan kaybettiğinde kendini halsiz, susamış ve korkmuş hissediyor. İki litre kan kaybettiğinde ise, baş dönmesi ve bilinç kaybı başlıyor.

Dekompresyon (basınç kaybı): Ani basınç kayıplarından kurtulanlar göğsüne vurulmuş gibi ani bir acı hissettiklerini anlatıyor. Eğer kan kaybı durdurulmazsa 15 saniyeden kısa bir süre içinde de bilinç kaybı yaşanıyor. 

Elektriğe kapılma: Elektrik akımına kapılma, kalbi durdurabiliyor. 10 saniye sonra da bilinç kendini kapatıyor. Elektrikli sandalyede idam edilen mahkûmların ölüm nedeni ise, beynin aşırı ısınması ya da boğulma oluyor.

Asılma: Yağlı urganla asılarak boğulan kişilerde 10 saniye içinde bilinç kaybı yaşanıyor. Fırlatma tarzı asılmalarda amaç, boynun kırılmasını sağlamak. Fakat bu yöntemle asılan mahkûmların ölme nedenlerinin de yine boğulmadan kaynaklandığı belirtiliyor. 

3-11Kalp krizi: Kalp krizi geçiren kişilerde en çok rastlanan olay, kaslara oksijen gitmemesi nedeniyle kişinin çırpınmaya başlaması oluyor. Daha sonrasında şiddetli göğüs ağrısıyla birlikte, kalbin normal ritmi bozuluyor, kalp atışları duruyor, bilinç kapanıyor ve ölüm gerçekleşiyor.

Zehirli iğne: ABD’de idamlarda kullanılan zehirli iğne yöntemi, doğrudan kalbin durmasına neden oluyor. Araştırmalar gösteriyor ki mahkûmlar bu esnada, yanma ve büyük acı hissediyor.

İnsan beyni yeniden çalıştırılabilir mi?

İzmirli araştırmacı Metin Durali, Kur’an-ı Kerim’deki Bakara suresinin 7 ayetinden yola çıkarak ve beyin konusunda yaptığı araştırmalar sonucunda ölen insanların, hipofiz bezinin salgıladığı oksitosin adlı hormonun epifiz bezine verilmesi suretiyle tekrar yaşama döneceğini iddia ediyor.

3-12Durali, bu iddiasını bakara suresinin 67–73 ayetlerinde Hz. Musa’nın döneminde geçen ve öldürülen bir kişinin tekrardan yaşama döndürülmesi ile ilgili olaya dayandırıyor. Olay da geçen boğazlama kelimesinin yaptığı araştırmalar sonucunda aslında esnetmek olduğunu söyleyen Durali, araştırmasını daha da derinleştirerek kastedilen hayvanın yarasa olduğu sonucuna varıyor. Metin Durali, yarasayı esneten maddenin hipofiz bezinin salgıladığı oksitosin hormonu olduğunu, ani ölümlerde (kan kaybı, vurularak ölme, bıçak darbesi, kalp krizi, boğularak ölme, nefes borusuna bir şey kaçıp da ölme) oksitosin hormonunu harekete geçiren maddelerin (hurmada da bulunan bir madde) epifiz bezine verilmesi suretiyle kişilerin yaşama döndürülebileceğini iddia ediyor.3-13

Hipofiz bezi ve Hipotalamus’un önemi

Araştırmacılar, birçok ölüm şeklinde asıl sorumlunun beyne oksijen gitmemesi olduğunu söylüyor… 

3-14Genel olarak Hipofiz bezinin beyindeki görevi, Hipatolomus’tan aldığı sinyalle gerekli olan hormonu kana bırakmak ve bu hormonlarında kan dolaşımı ile vücudun her yönüne gitmesi ve gerekli bezler tarafından alınmasıdır. Fakat doğal olmayan ölüm şekillerinde insan beyni durduğu için hipofiz bezindeki bu hormon salgılanıp başka bir beze gidememekte ve görevini yapamamaktadır. Çünkü kan dolaşımı yoktur. Bunun için bu hormonun, tıbbi müdahale edilerek gerekli beze verilmesi gerekmektedir. Beyindeki bu bez, beynin arkasında bulunan ve bütün sinir hücrelerinin bağlantısı olan (epifiz) ya da (pineal) bezidir.

Bilim adamlarından yardım istiyor 

Metin Durali, ölen kişilere böyle bir uygulama yapmanın hiçbir kaybı olmadığını dile getirerek, Türkiye’deki bilim adamlarından yardım istiyor. Hollanda Beyin Araştırma Enstitüsüne başvuru yapmayı düşündüğünü ancak, bu iddiasının gerçekleşmesi durumunda öncelikle Türkiye’den dünyaya duyurulmasını istediği için şimdilik başvurusunu beklettiğini söylüyor…


Kaynaklar:

Amsterdam Hollanda Beyin Araştırma Enstitüsü

Araştırmacı Jean Carper, Mucize Beyniniz adlı kitabı

Çok basit anlatımlarla yazdığımı düşündüğüm özellikle bu bölümü yani Bakara Suresine adını veren ayetler (67-73) bölümünü okuyucunun bir anda parçaları birer birer birleştirerek bir resim meydana getirmesi oldukça zor olduğunu kabul ediyorum.

Bu güne kadar duymadıkları, rast gelmedikleri bir konu hakkında hemen algılamalarını beklemiyorum da. Tek istediğim bu bölümü birkaç kez okumanız, düşünmeniz ve araştırmanız olacaktır.

Peki diyelim ki bir çocuk boğazına bir şey kaçtı ve nefessiz kaldı ve beyin ve beden faaliyetleri durdu (öldü) ya da trafik kazası geçiren bir insan hastaneye geldiği zaman öldüğü (vücut ve beyin işlemleri durdu) ya da ayağından yaralanan biri hastane yolunda kay kaybından öldü (vücut ve beyin işlemleri durdu). Bu durumlarda ne yapılacak?

Yapılacak şey: Bir KALP-AKCİĞER cihazına bağlanarak kan dolaşımının sağlanması ve (belli miktarda) OKSİTOSİN HORMONU nun damardan verilmesi ve bu hormonun kan dolaşımı ile beyne ulaşıp epifiz bezinde görevini yaparak İnsanın yeniden beyin ve vücut faaliyetlerinin çalıştırılması olmalıdır.

3-15

Elinizde Kur’an-ı Kerim meal ya da tefsiri varsa benim mealimde farklı yazıyor diyorsanız, internetteki sitelerde 30-40 meali ve hem Arapçasını hem Türkçesini veren sayfalara ulaşabilir karşılaştırabilirsiniz.

Özellikle bu ayetlerde genellikle (–) parantez içinde açıklamalar ve eklemeler yaptıkları için Arapça anlamlarına bakmanızı tavsiye ediyorum.

Bölümün sonuna geldiğimde şu ayeti okurken düşünmenizi istiyorum:

Zümer suresi 42. Ayet: Allah, ölüm vaktinde canları alır, ölmeyeninde uyku zamanında canını alır, üzerine ölüm hükmettiği canı tutar diğerini eceli gelinceye kadar salıverir. İşte bunda düşünen cemaat için ibretler vardır.

Yanılmış olabilir miyim? Evet, olabilirim insanız neticede FAKAT YA YANILMADIYSAM! Bunun cevabı ancak bu deneyin sonucunda belli olacaktır diyorum ve bilim adamlarından, İlahiyatçılardan, tıp adamlarından yardım beklediğimi belirtiyor ve bu deneyin önce Türkiye’de olmasını ve gerçekleşirse Türkiye’den sesimizi duyurmamızı Allah’tan diliyorum.

Kusurlarım hatalarım varsa da Âlim olan Allah’tan af diliyorum.

tabusal.com



5272 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hayal, gerçek ve algı... - 08/06/2016
İnsanoğlu çocukluğundan beri hep HAYAL kurar. Bir çok hayal gerçek dışıdır yada yapamıyacağımız şeylerin düşünülmesidir.
Fantezi - 07/03/2016
Kuran aslında Edebi bir eserdir. Teşbihleri, Mecazı, Müteşabihi, İronisi ile bir çok kıssa anlatır.
Peygamber tekrar gelse... - 07/03/2016
...
Nuh ve Kavmi - 14/02/2016
...
Allah’a borç verilir mi? - 24/01/2016
Verilirse nasıl verilir? Ayetler ne diyor:
Evet Suçlusunuz - 13/07/2015
Çünkü dünya bugün nasılsa ( Doğa Yasaları, yerçekimi, fizik YASAları)1000 hatta 3000; hatta 5000 yıl ve hatta ilk yaratıldığında da aynı idi.
Allah'ın İndirdiği ile Hükmetmek - 22/03/2015
(Şeriat diyenlere, Şeriat isteyenlere bir UYARI ve bilgilendirmedir.)
Zaman Makinesine Binmeye Var mısın? - 15/03/2015
Bir hayal gerçi… Belki imkânsız… Bir zaman makinasına girip tarihin gerilerine gidip oradaki gerçek olaylara şahit olmak…
Yöneliş - 20/01/2015
İnsanlar Kuran'a; dine, Allah'a ve inanca ne zaman yönelirler biliyor musunuz?
 Devamı