![]()
Prof. Dr. Doğan Göçmen
ÂŞIK VEYSEL VE DOSTLUK ARAYIŞINDA ONTOLOJİK DÖNÜŞ
04/10/2025 ÂŞIK VEYSEL VE DOSTLUK ARAYIŞINDA ONTOLOJİK DÖNÜŞ Doğan Göçmen Nazım Hikmet “Dostluk” başlığını taşıyan şiirinde “dost” ve “dostluk” kavramları arasında felsefi açıdan da çok önemli olan ince bir ayrıma gider –ki bu, onun aynı zamanda derin bir felsefi bakışa sahip olduğunu da gösterir. Önce Âşık Veysel’in “Benim Sadık Yârim Kara Topraktır” başlıklı türküsünü hatırlayalım. On bir dörtlükten oluşan şiirinde Âşık Veysel, önce, sayısız insana dost diye sarıldığını, fakat her seferinde hayal kırıklığı yaşadığını belirtiyor. Dost dost diye nicelerine sarıldım Benim sadık yârim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sadık yârim kara topraktır Nice güzellere bağlandım kaldım Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum Her türlü isteğim topraktan aldım Benim sadık yârim kara topraktır Bu ilk iki dörtlükten sonra, Âşık Veysel, toprağı, yani doğayı, ona yer yer kişisel özellikler atfederek asıl dostu, en sadık dostu olarak över. Toprak veya doğa insanın hem birey olarak tek tek kişilerin, hem de tür olarak tüm insanlığın tek ve gerçek dostudur. Dost arayışı içinde olan Ozan, şiirinde, yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra, dosttan ve dostluktan vazgeçmek istemediği için, insanlığın içine düştüğü yabancılaşmadan çıkmak arzusuyla insanlığı gerçek dost olarak doğaya dönmeye çağırır. Âşık Veysel’in çağırısında bir natüralizm veya doğacılık vardır. Fakat, aynı zamanda, örneğin Heideggerci varoluşçulukta, Habermasçı iletişimsel eylem kuramında olduğunun tersine, pür sosyolojist yaklaşımlar, yani topluma onun yaşamsal kaynaklarından yalıtılmış olarak bakan görüşler karşısında, ontolojik bakışa da bir çağrı gizlidir. Ozanın ontolojiye çağırısı örneğin “Topraktan ayrılsam nerde kalırım” diye formüle ettiği retorik sorusunda gizlidir. Bu onun için insanlığın içine düşmüş olduğu kendine yabancılaşmış olma halinden çıkış için tek çaredir. Hatta Âşık Veysel’in şiirinde, retoriğine hayran olunarak çağırılan türküsünde bugüne kadar dikkate alınmayan bir doğal teoloji vardır. Şiirin 8. ve 9. dörtlüklerinde hakikat sorusuna açık ve hoşgörüyle yaklaşmaya çağrı yapar ve bu bağlamda doğal teolojik duruşunu formüle eder Ozan: Dileğin varsa iste Allah'tan Almak için uzak gitme topraktan Âşık Veysel, 8. dörtlüğün ilk iki mısrasında, Tanrı arayışı içinde olan ve onun bağışlayıcı gücüne sığınmak isteyen insanı doğaya dönmeye ve onu doğada aramaya çağırır. Böylece Ozan kendisini büyük bir Rönesansçı olarak gösterir. Şöyle diyor Âşık Veysel: Hakikat ararsan açık bir nokta Allah kula yakın kul da Allah'a Hakkın gizli hazinesi toprakta Benim sâdık yârim kara topraktır Öyleyse hakikat bilgisi konusunda kimse mutlak ve kesin savlar ileri sürmemelidir ve “Allah”ı yakınında, insanı sürekli başının üstünde taşıyan (“Her gün beni tepesinde götürdü”) toprakta, yani doğada aramalıdır, çünkü onun tüm “gizli hazinesi”, sırları “toprakta”, yani doğada saklıdır. Doğanın sırlarının açığa çıkarılması uzun zaman ve araştırma gerektiren emek işidir. Ozanın şiirinin 5. dörtlüğünün ilk iki mısrasında (“Karnın yardım kazmayınan belinen/Yüzün yırttım tırnağınan elinen”) dile getirilen budur. Yazar tarafından “işkence” olarak tanımlanan, insanın doğaya dair giriştiği bu araştırma ve elde etme çabası ödülsüz kalmamaktadır. İnsan bir taraftan “gülünen”, yani güzellikle ile karşılarken, diğer taraftan ona “Hak” veya Allah/Tanrı tarafından verilen “(c)ömertlik” (“Bir çekirdek verdim dört bostan verdi”) veya ürün ile ödüllendirmektedir –ki bu pratik ürün zorunlu olarak teorik veya epistemolojik ürünü, yani bilgiyi de şart koşar. Doğan insana tek dost olarak tanımlanırken (“Kolun açmış yollarımı gözlüyor”), 10. paragrafta hekimliği, tıbbın ve sonunda insanın maruz kaldığı hastalıkların dermanının da (“Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor”) doğada olduğuna işaret ediyor. Ozana göre, doğanın sırrına erenler, yani doğanın yasalarını, doğal olguları ve olayları kavrayıp açıklayabilenler ve bunları insan yaşamı için verimli hale getirenler dünyada ebedileşebilir. Şöyle diyor Âşık Veysel 11. ve son dörtlükte: Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir eser Âşık Veysel’in şiirine bir bütün olarak baktığımızda; ilk iki dörtlük “Dost dost diye nicelerine sarıldım”, “Nice güzellere bağlandım kaldım” ve “Beyhude dolandım boşa yoruldum” mısralarını içermesinden ve her dörtlüğün sonunda “Benim sadık yârim kara topraktır” diye bitirdiği için, Ozanımızın sanki insanlar arasında dostluk ilişkilerinin mümkün olmadığını düşündüğü için, yani bu konuda büyük bir şüphe içinde olduğu için, Frankfurt Okulu veya daha tam olarak Adorno ve Horkheimer üzerinden doğa romantiği olarak yorumlanan Rousseaucu türden romantik bir doğaya çağırış içinde olduğuna dair bir izlenim uyanabilir. Oysa şiire yakından bakınca, Ozanımızın zaten insanda olan özellikleri doğa dolayısıyla insana, eş deyişle doğanın aynasında insana göstermeye çalıştığı görülecektir. Sanki doğaya çağırılan insana, doğadaki kendisi ve kendisindeki doğa gösterilmeye çalışılmaktadır. Böylece insanlık içine düştüğü yabancılaşmışlıktan kurtulacak ve sonunda nihayet dostluk da mümkün olacaktır. Âşık Veysel’in doğaya çağırısı kanımca böyle bir tarihsel iyimserlikle okununca tüm eserleri ve yaşamıyla daha uyumlu olarak görülebilir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
HEGEL, BİLGİ VE İNANÇ - 07/08/2025 |
Felsefe, en geç Immanuel Kant’tan beri inancın ancak bilgiye dayandırılabileceğini tespit etmiştir. |
Karl Marx'ın Dünyasını Yeniden Düşünürken - 28/07/2025 |
Das Kapital okunurken Saf Aklın Eleştirisi bağlamında neye dikkat etmeli? Biri Engels'in diğeri Marx'ın olmak üzere iki belirlemeye işaret etmek istiyorum: |
Kral Marx, Demokrasi ve Faşizm - 18/07/2025 |
… |
DÜRÜSTLÜK, HAKKANİYET VE FİLOZOF OLMAK - 23/06/2025 |
Rousseau, Delfi Tapınağı’nın girişindeki gnṓthi seautón yazıtında ifadesini bulan ‘kendini bil!’ buyruğunun, en önemli ve aynı zamanda en zor olan bir buyruk olduğunu belirtir. |
İnsan İnsanın Kurdu mudur? - 03/06/2025 |
(Thomas Hobbes'u doğru kavramak, modern toplumda insanlık halini doğru kavramak anlamına gelmektedir.) |