• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Mustafa Yıldırım
-
Ulus Baker’e Ziyaret - 1
20/11/2025
Mustafa Yıldırım 
Ulus Baker’e Ziyaret - 1
zaman âletimin
çalışmasıyla durması
bir olmuştu âdeta
çok kısa bir zamanda
durmuştu yani
gittiğim zaman onun için
bir kulaç mesafe ancaktı
2006 yılının
İstanbul’una getirmişti
beni zaman âletim
on dokuz yıl geriye gitmek
zaman âletim için hiçbir şeydi
kimi ziyaret etmek için gelmiştim
bildiniz mi
vasat çoğunluk nereden bilsin
onlar kendini bile bilmez
edebiyata, felsefeye, müziğe
gönül verdiyseniz
kitaplarla içli dışlıysanız
bilme ihtimaliniz yüksek
2007 yılında
genç yaşta hayatını kaybedecek
bir filozofu
bizden birini
bu toprakların 
Antik Yunan’dan sonra
gördüğü tek filozofu
hayattayken görmeye gelmiştim
Ulus Baker’i ziyaret etmeye gelmiştim
hayatının yarısından çoğu
Ankara’da geçmişti Ulus’un
2004 yılından beri
İstanbul’da yaşamaktaydı
müzik grubu olan 
arkadaşlarının evinde kalmaktaydı
arkadaşlarının evi
Galâta Kulesi yakınlarındaydı
evlerinin bulunduğu apartmanın
önüne getirmişti beni
zaman âletim
geldiğim zaman 
yakın olduğu için
pek enerji harcamamıştı
zaman âletim
enerji depolasın diye
güneş altında bekletmeye
gerek yoktu yani
sabahın dokuzu olduğu için
ortalık tenha sayılırdı
bir-iki saate canlanırdı buralar
âletin enerji depolamaya
ihtiyacı olmaması
iyi bir şeydi yani
âletten indim
kabin kapısını kapatıp
kilitledim
sonra, kanatlarını
tepesine doğru kırarak
yasladım
apartman kapısına doğru
âleti ittim
apartman kapısında
birkaç basamaklık
merdiven vardı
dikkatli ve yavaş 
bir şekilde
iterek, çıkardım
kapıdan içeri soktum
apartman içinin
loş aydınlığına
gözlerim alışınca
etrafıma iyice bakındım
merdiven altının
müsait olduğunu anlayınca
âleti ittim
merdiven altında bulunan
tahta, trabzan parçası
şezlong şemsiyesi
ve çadır bezi gibi
bilumum şeyleri çektim
onlardan boşalan yere
âleti ittim
çıkardığım şeyleri
âletin önüne yığdım
neredeyse, gözükmez hâle gelmişti 
dışarı doğru keyifle yürüdüm
erkendi henüz
şimdi misafir olunmazdı
en iyisi gideyim
Galâta Kulesi’nin oraya
kuleye bakan
bir masaya oturayım
kahveden çay isteyeyim
simitçiden de iki simit alayım
yiyip içerken
Ulus Baker’in hayat hikâyesinden
kişiliğinden
ve filozofluğundan bahsedeyim size
bu sefer hazırlıklı gelmiştim
beş parasız değil
diğer gezilerim 
daha eski zamanlara olduğu için
yanımda para götüremezdim
antikacı-koleksiyoncu dolaşayım mı
ama şimdi yakın zaman olduğu için
parayı bankadan temin etmiştim
genelde, 2006 yılında basılmış banknotlardı
daha çok mavi mavi 100 TL’lik banknottu
üstünde, İshak Paşa Sarayı resmi olanlardan
biraz da bozukluk olsun demiş
5’lik,10’luk, 20’lik banknotlardan almıştım
neredeyse, üç-dört bin lira vardı
yani yanımda
o yıllar için güzel para
eli boş misafir gitmek 
hoş değildir
hem elim boş gitmezdim
bira, sigara, kahve alırdım
Ulus Baker zaten 
meteliğe kurşun atıyordu
bir de yük mü olacağım adama
biraz gezer, yiyip içerdik
hem de iyi bir yerde
balık falan yerdik
aklıma da gelmedi değil
âleti unut gitsin
kalsın, o merdiven altında
zaman yolculuğu seni
normal, sağlıklı insanlar gibi
yapıyordu işte
yürüyordun, istediğin yere
gidip gelebiliyordun
sonra, konuşman da
biraz olsun düzelmişti
İstanbul’da yaşamak istiyordun sonra
al sana güzel bir fırsattı
üstelik o da bu şehirdeydi
onun yüzünden sevmiştin İstanbul’u
İstanbul âşığı şairler kadar
içinde İstanbul geçen şiir yazmıştım
bu yıl güzel sanatlarda okumaya başlamıştı
daha on yedi yaşındaydı
bulamazsam, Sarıyer’deki
ev adreslerini de biliyordum
Eski Kilyos Caddesi’ndeydi
neyse, fantastik hayalleri geçelim
kafa ağrıtmayıp, hedefe yönelelim
tüm bunları düşünürken
Galâta Kulesi’ne bakan bir masaya oturmuştum
kahve garsonundan işaretle çay istemiş
simitçiyi çağırıp, iki simit vermesini söylemiştim
aldığım simitler için on lira verdiğimi gören
genç simitçinin gözleri parlamıştı
bir simit de simitçi koydu masaya
‘bu da benim hediyem olsun,’ diyerek
neredeyse, otuz simit parası vermiştim
galiba, bir tepsi simit satsa, kendi kazanacağı
para da ancak bu kadardı
simitten bir lokma ısırdım
kıtır kıtırdı
çayın kaynarlığı geçince
bir yudum da çay aldım
gelelim şimdi Ulus Baker’in hayat hikâyesine
doğrusunu söylemek gerekirse
hayat hikâyesi üzerine
çok bilgi yok
biraz yüzeysel
bu yüzden, hayatı hakkında
verdiğim bilgiler de yüzeysel olabilir
benden söylemesi
Ulus Baker, 1960 yılında
o zamanki adı Leningrad olan
St. Petersburg’da doğdu
ailesi, Kıbrıs Türklerindendi
annesi bir şairdi
babası bir psikiyatrist
babasının işi nedeniyle oradalardı galiba
orta eğitimin yarısına kadar oradaydılar
sonra, Lefkoşa’ya dönmüşler
Kıbrıs’taki savaşın birebir tanığıymış
evleri falan taranmış
Rum çeteleri, babasını esir almış
çocuk-genç ruhu
bir müddet savaş bunalımı yaşamış
ortaöğretimi nerede tamamladı, bilmiyorum
sınırlı kaynaklar Rusya’da tamamladığını söylüyor
sonra, kapağı Ankara’ya atmış
Türkiye’nin en kaliteli üniversitelerinden 
ODTÜ’de Sosyoloji okumaya başlamış
son sınıfta okurken, bir hocası
Ulus’taki cevheri fark etmiş
araştırma görevlisi olarak
üniversiteye girmesini sağlanmış
hocasının ısrarıyla doktora tezini bitirmiş
doktor olsa da bazı bürokratik sorunlar nedeniyle
öğretim üyeliğine devam edememiş
ama üniversite onu farklı bir bünyesinde 
danışman olarak değerlendirmiş
yalnız ODTÜ’de değil
Ankara Üniversitesi’nde de derslere girmiş
anadili Türkçe haricinde
sekiz dil biliyormuş
iyi derecede hem de
İngilizce, Fransızca, Rusça, Almanca
Latince, İtalyanca, Yunanca, Sanskritçe
sınıftaki yabancı öğrencilerden
konuştukları dillerde sorular sormasını istermiş
ve onlara kendi dillerinde cevap verirmiş
felsefe, sosyoloji, tarih, sinema ve müzik
derinlemesine bilgi sahibi olduğu alanlarmış
Spinoza, Hegel ve Deleuze’den çeviriler yapmış
Spinoza ve Deleuze üstüne bayağı yetkinmiş
özellikle, Spinoza üstüne
sadece sınıflar değil
kitapçı salonları, kafeler, birahaneler
meyhaneler, parklar, bahçeler
her yer onun felsefi seminerler 
verebilmesi için uygunmuş
Türkçesi çok iyiymiş
akıcı bir konuşması
ve etkileyici bir ses tonu varmış
seminere hazırlık yapmak gibi bir endişesi yokmuş
çünkü o bir bilgi deposuymuş
kafasında her şey hazırmış
o konuşurken profesörler bile susar
melül melül onu dinlermiş
felsefenin derinliklerine daldırıp
Spinoza’nın heybesinden çıkarıyormuş
onu dinleyen herkesi
sinema üstünde de çok yetkinmiş
üniversitelerde sinema üstüne dersler vermiş
müzikte de çok bilgiliymiş
özellikle, etnik müzikler üstüne
Çingene müziği üstünde tam bir uzmanmış
bazen derslerde bazı bazı etnik şarkılar 
söylediği bile oluyormuş
2004 yılında İstanbul’a göç etmiş
neden göç ettiğine dair bir bilgi yok ama
bunun gönüllü bir göç olduğunu düşünmüyorum
işsiz kaldığı için göçe mecbur kaldı galiba
galiba diyorum, çünkü Ankara’yı ve ortamını çok seviyordu
neredeyse, yirmi altı yılını orada geçirmişti
ömrünün yarısından fazlasını
sahip çıkılsaydı, kim ayırabilirdi onu Ankara’dan
İstanbul’a gelince, müzik grubu olan arkadaşlarının 
yanında kalmaya başlamış
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde sinema üstüne dersler vermiş
arada felsefi seminerler vermiş
ekonomik olarak zorluklar yaşamış
2007 yılında, kırk yedi yaşını doldurmak üzereyken
İstanbul’da hayata gözlerini kapamış
ölüm nedeni, kalp ve organ yetmezliğiymiş
öleceği günlerde, hastane odasındayken
şöyle demiş: “Hüzün geriye kalandır
biraz Blues dinleyin benim için,” diye
Lefkoşa’da annesinin yanına gömülmüş
değere sahip çıkmayı bilmediğimiz için
bizden olmuyor
-devam edecek-


52 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

‘Eli olmayanın dili çok olur.’ - 09/04/2019
Dili çok olan insanlar, genelde, ahkam kestikleri şeyden de yoksundur. Ama yoksun oldukları şeye en çok kendisi sahipmiş gibi göstermeyi iyi bilirler. Bu bir çeşit psikolojik tepkidir.
Doğu Toplumlarının Kaderi - 15/03/2019
Doğu insanın ihtiyaç duymadığı en büyük şey düşünmektir; en çok ihtiyaç duyduğu şeyse inanmaktır. Düşünmeye ihtiyaç duymadığı için, düşün yetisi gelişmemiştir. Düşün yetisi gelişmediği için de kendi başına kararlar alamaz. Ya ağası, ya şeyhi....
Muhafazakar Sanat Olmaz! - 04/10/2018
....
Basitlik Güzeldir - 01/02/2018
..
Korktuğum başıma gelmedi - 25/08/2017
...
Reenkarnasyon, aşıklar için olsaydı keşke - 01/08/2017
...
Kadın her yaşta güzeldir ama… - 22/04/2017
‘Kadın her yaşta güzeldir’ klişesi vardır, ama ben bir erkek olarak buna katılmam.
İslam dünyasının gelişmesi için gereken üç benimseyiş - 24/01/2017
Bu benimseyişler yabancı bir yerden değil, İslam’ın ana kaynağı ve kutsal kitabı Kuran’dandır.
İsminin konup durulmasına şaşırmıştım - 14/10/2016
Moğolların tarihi lideri Cengiz Han’ın adı koyulmuş olan ne çoktur aramızda, değil mi?
 Devamı