• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Mustafa Yıldırım
-
Ulus Baker’e Ziyaret - 4
20/12/2025
Ulus Baker’e Ziyaret - 4
birasını bitirmişti, Ulus Baker
‘beş dakika ara verelim
su ıstayım ben, kahve için
kahve içersiniz, değil mi?’ dedi
tiryakisi değilim, ama size eşlik edebilirim,’ dedim
gülümseyerek ayağa kalktı 
ve kapıya doğru ilerledi
Psinoza’lar da ardından koşuştu
saçlarına düşen aklar iyice artmıştı
1998 yılında çekilmiş video kayıtlarında
saçları simsiyahtı
şimdi çok az siyah saç kalmıştı
aradan sadece sekiz yıl geçmişti
ulan ODTÜ
sıradan bir insanı kapı dışarı etmiş olsaydın
unutulup giderdi
ama sen bir filozofu kapı dışarı etmiştin
bu adamın ailesinden kalmış
maddi bir varlığı olsaydı da
kapı dışarı etmiş olsaydın
inan ki, çok görmezdim
ama sen, maaşından başka
hiçbir güvencesi olmayan
Türkiye’nin en nitelikli insanını
kapı dışarı etmiştin
bu topraklardan çıkmayan bir filozofu
namerde muhtaç etmiştin
bu, affedilmez bir günahtı
ODTÜ, 2004 yılında kapı dışarı edince
çok sevdiği üniversitesinden, mekânlarından
ve Ankara’dan ayrılmak zorunda kaldı
çocuk saflığında ve bilgi dolu bir insanı
hayat denilen sıkıntılar çukurunun içine attın
zaten dünyanın ilk yüz üniversitesi içinde değilsin 
girecek olsaydın bile, sırf bu işten dolayı
girmene gönlüm razı olmazdı
ne içtiği sigaralar, ne de içtiği içkiler
genç yaşında öldürmüştü onu
yaşadığı sıkıntılardı en büyük neden
tıp sigarayla içkiye aşırı düşmandı
ama unuttuğu bir şey vardı
hayat sıkıntıları kadar hiçbir şey
insan sağlığına zararlı değildi
içki ve sigara, mademki çok zararlı
Ulus’un değil kırk yedi yıl
kırk yedi ay yaşaması bile mucizeydi
adam kolikti, kolik
bir saatlik derste bir paket sigara içen
günde en az beş paket sigara
içebiliyor demektir
hayat sıkıntıları kadar insan sağlığına
zararlı bir şey yoktur, nokta
biram azalmıştı
kalanı yudumladım
kâsedeki tuzlu fıstığı da
avuç avuç götürdüm bir yandan
kabuklarından ayırmadan
tuzlu tuzlu övüttüm
Ulus Baker girdi odaya
bir elinde tepsi, diğerinde termos
tepside iki tane kupa bardak, kahve ve şeker
yüzünde şaşkın bir gülümseme
tepsiyi sehpaya koydu
diğer sehpayı çekip
termosu üstüne koydu
kupa bardaklara sıcak su doldurup
kahveleri hazırladı
kahve dolu kupa bardağın birini
diğer boş tepsiye koyup bana uzattı
‘buyurun, sohbetimize devam edebiliriz,’ dedi
o güzel konuşmasıyla
tepsiyi alıp yan tarafıma koydum
Ulus Baker kaynar maynar demeden
kupasını ağzına götürüp içmeye başlamıştı
kaynar bir şeyi ne elimde tutabilir
ne de içebilirdim
öksürerek boğazımı temizleyip
konuşmaya başladım
‘annenizin babası olan dedenize
hem kızıyorum, hem de iyi ki de engel olmuş diyorum
evet, iyi ki de engel olmuş
olmasaydı, siz olmazdınız çünkü
annenizle Ümit Yaşar Oğuzcan
mektuplaşarak nişanlanmıştı
bu ilişkinin evliliğe dönüşmesine engel oldu dedeniz
bunun için hem kızıyorum
hem de takdir ediyorum dedenizi
engel olmasaydı, en nadide parçamız
olan siz olmazdınız
-estağfurullah, dedi
mahcup mahcup-
‘lütfen, mahcup olmayın efendim
boş övgüyü ben de sevmem
yalakalığa girer hak edilmemiş övgü
siz hakkıyla hak ediyorsunuz
evet, en nadide parçamızsınız
değerinizi bilmeyenler utansın
sohbet konusuna döneyim
bir taraftan da dedenize kızıyorum
Ümit Yaşar Oğuzcan 
çok sevdiğim şairlerde birisi çünkü
annenizden sonra çok zorlu bir hayatı oldu
mutsuz bir evliliği oldu
birkaç kez intihar kalkışmasında bulundu
oğlu on yedi yaşındayken
Galâta Kulesi’nden atlayıp intihar etti
intiharında biraz da babasının payı vardı
ilgisizmiş, pek sevgi ve şefkat göstermemiş oğluna
ama intihardan sonra yazdığı şiir mükemmeldi
baba yüreğini tutuşturmuştu oğlu
eşiyle mutsuzluğu daha bir arttığı için
bir süre sonra boşandılar
ressam ve şair sanatçı bir kadınla
tekrar evlendi
ama maalesef ki evlilikleri
birkaç yıl ancak sürdü
annenizle aynı yıl öldü
annenizden on ay sonra
henüz elli sekiz yaşında
annenizle ya aynı yaştaydı
ya da bir yaş küçüğüydü
benim bir tezim var
şairin ilham vericisi ölürse
şair de yaşayamaz, ölür, diye
annenizden on ay sonra öldüğüne göre
anneniz unutamadığı olmuştu
kalbi ancak on ay dayanabilmişti
kalp krizinden öldü
ciddi bir hastalığı yoktu
annenizi ölümsüz aşkla sevdiği
konusunda kesin bilgim yok
bu, benim iddiam
ama bulduğum neden
biraz mantıklı, değil mi
dedeniz annenizin ilişkisine karışmasaydı da
Ümit Yaşar Oğuzcan’la evlenselerdi
bugünkü siz olmazdınız ama
Ümit Yaşar’ın oğlu olan siz olurdunuz
Ümit Yaşar çok mutlu olurdu kesin
şiir denizi olan yüreği
şiir okyanusu olabilirdi
daha güzel ve daha fazla şiirler yazardı
edebiyatımızın çok kazançlı çıkacağı kesindi
sevdiği kadından doğacağınız için
üstünüze titrer
baba sevgisinden mahrum etmezdi
Galâta Kulesi’nden atlayıp intihar etmeyi
aklınızdan bile geçirmezdiniz
kesin iyi bir şair çıkardı sizden
sonuçta ana şair, baba şair
evlât niye olmasın bir şair
ya da bir jokey de olabilirdiniz
babanız at yarışları hastasıydı çünkü
hipodromlara gider
at yarışları kovalardı
sizi de çocukken
sık sık hipodromlara götürecekti illâki
babanızın aşk ile takibini görecektiniz
jokeyler gözünüzde bir kahramana dönüşecekti
jokey olmak isteyecektiniz
bu ilginizi gören babanız
bunun olması için 
uğraş gösterecekti elbet
-‘ilâhi dostum
çok yaşa sen,’ dedi
ve katıla katıla güldü
neşeli bir gülümsemeyle
başımı salladım-
‘jokey işi bir fantezi ama
sizden kesin muhteşem 
bir şair çıkardı
‘Kum Güzeli’ bunun kanıtı
o ne güzel bir şiirdi öyle
aşkın felsefi bir tarifini yapmıştınız
Schopenhauer’i ve Freud’u
aşkı soyun devam ettirme isteğine bağlayan
bütün ruhsuzları çatlatmıştınız
keşke, ‘Kum Güzeli’ gibi
daha çok edebi metin yazsaydınız
inanın ki, edebiyatta da bir ağırlığınız olurdu
bence kısmen olduğu bile söylenebilir 
seminer konuşmalarınız
yakın dostlarınız tarafından kitaplaştırıldı
bana göre, o konuşmaların metin hâllerinde bile
kısmen bir edebiyat var
benden daha iyi bilirsiniz
felsefi metinler genelde sıkıcıdır
anlaşılması güçtür
ama sizin metinler , genele bakarak
kesinlikle daha iyi, daha anlaşılır
bir felsefi metin gözümde,’ diyerek
bitirdim konuşmamı
arada bir kahveden yudumluyordum
Ulus Baker üçüncü bardağı bitirmek üzereydi
hem beni dinlemiş
hem de ver Allah kahve içmişti
kâh kahkaha atmış
kâh baş sallamış
kâh da mahcup olmuştu
‘iyi ki geldiniz vallahi,’ dedi
teşekkür ettim
‘sanırım siz kadar Spinoza’yı çok iyi anlayan
âdeta onu yeniden yaşatan olmadı,’ dedim
‘estağfurullah, Gilles Deleuze’ye haksızlık olur
böyle dersek,’ dedi
‘evet, evet, haklısınız
Deleuze’yi unuttum
ama bir şey diyeyim mi
Deleuze’yi de sizden öğrendim
onu da dilimize kazandıran sizsiniz
hakikaten maşallahınız var
bir derya gibisiniz
Spinoza, kendisiyle, öğretileriyle
ve Ethica’sıyla bütünleşmiş olan
sizi görseydi eğer
yürekten alkış tutar
ve alnınızdan öperdi,’ dedim
mahcup mahcup gülümseyerek
teşekkür etti
(devam edecek)


54 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ulus Baker’e Ziyaret - 3 - 16/12/2025
kapıyı saçı başı dağınık biri açtı hemen tanıdım bu, Ulus Baker’di
Ulus Baker’e Ziyaret - 2 - 26/11/2025
kahvecinin garsonundan bir çay daha istedim biraz yorgun kuleyi izledim
Ulus Baker’e Ziyaret - 1 - 20/11/2025
...
‘Eli olmayanın dili çok olur.’ - 09/04/2019
Dili çok olan insanlar, genelde, ahkam kestikleri şeyden de yoksundur. Ama yoksun oldukları şeye en çok kendisi sahipmiş gibi göstermeyi iyi bilirler. Bu bir çeşit psikolojik tepkidir.
Doğu Toplumlarının Kaderi - 15/03/2019
Doğu insanın ihtiyaç duymadığı en büyük şey düşünmektir; en çok ihtiyaç duyduğu şeyse inanmaktır. Düşünmeye ihtiyaç duymadığı için, düşün yetisi gelişmemiştir. Düşün yetisi gelişmediği için de kendi başına kararlar alamaz. Ya ağası, ya şeyhi....
Muhafazakar Sanat Olmaz! - 04/10/2018
....
Basitlik Güzeldir - 01/02/2018
..
Korktuğum başıma gelmedi - 25/08/2017
...
Reenkarnasyon, aşıklar için olsaydı keşke - 01/08/2017
...
 Devamı