09/07/2014
Oruç
Orucun bize sabır, tahammül, dayanıklık, hoş görü vermesi gerekirken içtiğim sigarayı, yediğim yemeği ve içtiğim suyu görenlerin bana karşı kötü niyetlerini bakışlarından okuyabiliyorum.
Sadece bana değil oruç tutmayanların hakkında açık düşüncelerini ortaya
söylediklerinde onların nasıl bir inanca ya da inancın onları nasıl
basit, kısır bir duruma düşürdğünü düşünebiliyorum..
Ve o çok övülen oruç
ve ibadetin insanları iyi yapmadığı aksine daha sivrileştirdiği, daha
aksi daha diğerlerini ötekileştirdiği ortaya çok açık çıkıyor.
Ve
hayatında her pisliği yapıp sırf oruç tutuğu için kendini saf temiz
dindar, iyi insan görüp diğerlerini aşağılarken aslında içine düştüğü bu
durumuda görmemesi daha büyük acı ve acınası bir durum.
Yaptığımız ibadetler bize bir sınır çizer o sınırların içine kendimizi
hapsederiz; hapis arkadaşlarımızla birlikte birbirimizi över kendimizi
avuturuz; maalesef birbirimizi onayladığımız için de asla doğrunun ne
olduğunu bilmeyiz.
Çizdiğimiz değerler ve kendimize çizdiğimiz dar basit çizgiler içinde herkesi sorgular, yargılarız.
Ve bizim ile aynı hapsi aynı mahkumiyeti yaşamayanları kötü görürüz. Özgür olanları yoldan çıkmış sanır, kendi sınırlı dünyamızda sıkışır kalırız.
Herkesi kendi değer yargılarımızla yargılarız.
Doğrusu bu değil; elbet herkesi kendi değer yargıları ile yargılamak lazım.
Oruç tutup da kendini farklı irfanlı ve hak yolunda görüp yaratıcının
yaratıklarını aşağılayıp dışlanmak ne derece doğru bir ibadet.
Tuttuğunuz, yaptığınız ibadet sizi her insanı canlıyı sevdirmiyorsa
sizi birilerine düşman ediyorsa bağlı olduğun inancın doğruluğunu nasıl
ifade eder insan.
Dayatma, baskı zorbalıkla kendi dini değerlerini ne kadar güzel anlata bilirsin.
İnanıyorsanız, orucunuzu tutunuz ama oruçsuzlara da tahammül etmek lazım...
Zaten orucun amacı da tahammül, sabır hoş görü değil miydi?
Oruçluya Saygı
Yazmayım diyorum,dokunmayım diyorum olmuyor.
Bu kadar yanlışı çarpıklığı, kendisi ile çelişkiyi görüp de konuşmamak olmuyor.
İnsan dile ya da yazıya dökemeyince rahatlamıyor.
Benim yazı yazmam dilek tutup denize atmaya benziyor ya tutar ya tutmaz;ama tutmasa da bende bir umut oluşturuyor.
En güzeli de rahatlıyorum...
Hem ne demişler, haksızlığa yanlışa karşı susan dilsiz şeytandır.
Eğer peygamber yanlışlara karşı gelmemiş olsa idi sanırım şu an o çok sevdiğiniz beğendiğiniz İslam dini olmayacaktı değil mi?
Doğruları ortaya koymak için önceden gelen yalan yanlış her şeyi sorgulamak gerekir.
Neyse konumuza dönersek;
Şimdi ben bir oruçluya nasıl saygı göstereceğim biri bana anlatabilir mi gerçekten?
Yiyecem ama onun yanında değil!
İçecem ama onun yanın da değil!
Yani gizli gizli içeceğim!
Saygı bu mu yani?
Peki benim doğal haklarım, isteklerim, özgürlük alanlarım ne olacak?
Bir fedakarlık bekleniyorsa bunu neden hep ben yapmalıyım?
Neden benden bekleniyor?
Kim uğruna, ne uğruna?
Ben oruç tutana saygı duyarım ama yediğim içtiğim yiyecek içecekler saygısızlığımı ortaya koymaz.
Ben oruç tutanlarla aynı yerde oturur aynı masa etrafında toplanır
sohbet muhabbet ederim; bu onları kabul etmemin onları dışlamadığımın en
büyük kanıtı değil mi?
Onları olduğu gibi kabullenip onları saygı ve değer vermem bana da saygı ve sevgi kazandırmaz mı?
Peki ben yemiyor, içmiyorsam; sen de benim yanımda içemez yiyemezsin ne demek oluyor?
Madem tutuyorsun, nefsini terbiye ediyorsun bu sana daha büyük terbiye kazandırmaz mı?
Madem aç kalmanın ne olduğunu anlıyorsun, madem açın toka nasıl
baktığını anlıyorsan bunu anlaman için en güzel ortam durum bu değil mi?
Eğer bu değilse o zaman kusura bakma senin tutuğun oruç ve yaptığın
ibadettin sana hiç bir yarar getirmediği gibi sana çok da zarar veriyor.
Seni sınırlı, aksi tahammülsüz yapan ibadet ibadet değil, hayır değil olsa olsa büyük şerdir.
Diyeceğim sen orucunu tut; gel ben de oruçsuz geleyim ama gel bir arada sevgi saygı içinde birbirimizi sevip sayalım.
Bir birimizi ancak sevip sayarak anlarız; değiştirerek birbirimize katkı yaparız.