![]()
Edip Yüksel
yuksel@19.org
Einstein Şeytanın İlk Yalanını İfşa Etti
23/09/2014 (Bu makalenin okuma/anlama puanı 6 üzerinden 3'dür. Detay için 1'nci dipnota bakınız) Beni tanımıyorsanız yukarıdaki başlık ilginizi çektiği için buradasınız. Büyük olasılıkla bu başlığı taşıyan bir makalenin bir aşure çorbası olma ihtimalini yüksek buluyorsunuzdur. Makaleyi göz ucuyla tararsanız ve aşağıdaki ara başlıklarda Einstein'a ek olarak Mendel ve Chomsky'yi de görürseniz dudağınızda bir gülücük peyda olurken Deepak Chopra'nın Türk versiyonu Ahmet Hulusi'yi anımsayabilirsiniz. Hani ilk kitabıyla cinlerin fotoğraflarını (!) yayımlayan ve şu sıralar Sünniler için “Kuantumlanmış Hallac-i Mansur Çorbası” adını verebileceğimiz bir çorba pişiren ve onu her derde deva diye sunan hoş sohbet adam… Neyse, ilk paragrafı, alakasız ama beyninizi gıdıklayıcı sözlere harcadıktan sonra umarım artık konuya dalmaya hazırsınız. Daldıktan sonra çıkacağınız yer sürpriz olabilir :) İblis'in Ademle, Adem'in İblis'le imtihanı Allah meleklerin, yani evrendeki yasaları kontrol eden güçlerin, Adem'in emrine girerek ona hizmet etmelerini emrettiğinde, Adem'in daha üstün olduğunu ifade etmiyordu. Sadece özgür irade ile donattığı Adem adlı programın, Her şeye Gücü Yeten Bilge Programcının doğrudan müdahalesini kendi iradesiyle kısıtladığı bir ortamda tekrar çalıştırılması için gereken koşulları gerçekleştirmelerini istiyordu. Cennette, yani bahçede işlediği suçtan dolayı kendisine ikinci bir şans tanınan Adem (yani, ben, sen, o, biz, siz, onlar) sınav için dünyaya, yani en aşağı evrene, (etti üç yani) daha önce orada yaşayan vahşi bir yaratığın "halifesi", yani "ardından gelen" bir tür olarak indirildi (2). Kendisine verilen nimetlere ve başına gelecek felaketlere karşı göstereceği tavır ve tepki ile gerçekleşecek olan sınamada kullanması için Adem'in beden (hardware) ve nefis (kişilik/bilinç software) ikilisinden oluşan doğasına ruh (mantık ve sezgi programı) yerleştirildi. Bu kısa yazıda, özgür irade ve kader konusunu tartışmayacağım. Kâinatın Efendisi dışında başkasına eğilip emri altına girmememiz gerektiği kuralı ile Efendimizin yarattığı meleklerin insanlara secde etmesini istemesi arasında ortaya çıkan hoş felsefi paradoxu da tartışmayacağım. Burada, Kuran'da yer alan şeytani bir iddianın hem modern Fizik hem de modern Biyoloji ve hatta bir uzantısının da Lengüistik bilimi tarafından yanlışlandığını tartışacağım (3). Araf (tanıma/kimlik istasyonu) ismiyle bilinen 7'inci surenin 11-12 ayetlerini okuyalım: 7:11 Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra meleklere, “Adem’e secde edin“ dedik. İblis hariç hepsi secde etti; o secde edenlerden olmadı. 7:12 Dedi: “Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten ne alıkoydu?“ Dedi: “Ben ondan daha iyiyim; Sen beni ateşten (enerjiden) yarattın, onu ise balçıktan (maddeden) yarattın" Hikâyenin devamını biliyorsunuz. Her nasıl olduysa İblis bizi oyuna getiriyor ve bizi de isyanına katmasını beceriyor. Baş düşmanımızla birlikte altında ırmaklar akan bahçeden kovuluyoruz. Ben Bitlis'e düşüyorum; babamla birlikte İstanbul'a sıçrıyorum ve sonra babama ve cümbür cemaate isyan ederek Atlantik ötesine atlıyorum ve kendimi Arizona çölünde buluyorum. Siz de muhtemelen kötü bir yere, örneğin İstanbul'un trafik cehennemine veya Osmaniye'de bahçeli bir evin eşiğine düşmüşsünüzdür. Burada, içinde yaşadığımız evrenin ömrü olan 13,8 milyar yıla kıyasla bir saniyeden daha az yaşayıp vücudumuzu entropy canavarına yedireceğiz ve bizi oluşturan kişiliğimiz (tercihlerimiz ve tepkilerimizle dünyada biriktirdiğimiz bilgiler/hurafeler, sevgiler/nefretler, yardımlar/zararlar, azgınlıklar/iyilikler, doğrular/yanlışlar, iyi/kötü anılardan oluşan bilincimiz, bilgi kümesi) başka bir evrendeki bir başka vücuda ışınlanacağız. Einstein ve dünyanın en ünlü fizik formülü Einstein maddenin ve enerjinin aynı şeyin farklı formları olduğunu ve bunların birbirlerine dönüşebileceğini gösteren formülüyle enerjinin maddeden üstün olduğunu sanan şeytanı yalanlamış oldu. Enerji ve madde aslında aynı şeylerdi. E = mc2 İblis (Ümitsiz) ve Şeytan (Sapkın) sıfatlarıyla betimlenen güç, soyuyla/ırkıyla ilk kibirlenen bir varlıktı. Kovulduktan sonra insanlar için çelişkili ve mantıksız yalanlar, dinler ve mezhepler, modalar ve ideolojiler, hurafeler ve hevesler üreten bir kaynak oldu. Tarih boyunca şeytanın bu ideolojisine inanan milyonlarca insan kendilerini başka ırklara üstün görerek büyük zulümler işlediler, sayısız savaşta milyonlarca kardeşin kanını döktüler. Bu iş için bazen kutsal kitap, bazen bayrak salladılar… Enerjinin maddeden üstün olduğu iddiasını sadece Fizik bilimi ispatlamadı, modern Biyoloji bilimi de Şeytanı yanlışladı. Mendel'den HGP'ye Mendel ile başlayıp 2003 yılındaki Human Genom Project (HGP) ile tıpta yeni bir çağ başlatan Genetik bilimi de Şeytanın politik alandaki ajanları (örneğin Hitler, Michel Aflaq, Menahim Begin, Nihal Atsız, Slobodan Milosevic) yoluyla insanların kulaklarına fısıldadığı ırkî üstünlük iddiasının da bir fanteziden ibaret olduğunu gösterdi. Irklar arasındaki genetik dizilim aynı ırktan olan iki kişi arasındaki farktan pek fazla değildi. Kişinin rengi ve biçimini belirleyen genler sadece %0,01 yani tüm genlerin on binde biridir! 9999 ortak gene rağmen ciddi hayati fonksiyonlara sahip olmayan 1 gen farkını abartıp bu farklılığı üstünlük iddiası için kullanmak ve bunun için kavgalar ve savaşlar çıkarmak ancak şeytan gibi ümitsiz bir sapkın tarafından kandırılmak ile mümkündür. Stanford Üniversitesinde Genetik alanında profesörlük yapan Luigi Luca Cavalli-Sforza 1994 yılında Princeton Üniversitesi tarafından yayınlanan "The History and Geographyof Human Genes" adlı kitabında bu şeytani yalanı mahkûm eder. İtalyan asıllı profesörün şu tespiti şeytani ideolojiye karşı inanların birliğini ilan eder: "Irk ayırımı için kullanılan önemli stereotipilerin hepsi deri rengi, saç rengi, yüzün biçimi ve özelliklerine dayanır ki bunlar, daha güvenilir genetik özelliklerin derin analizleriyle değerlendirilince temelsiz yapay farklılıkları yansıttığı anlaşılır." Irklarının veya erkek oluşlarının üstün olduğunu iddia eden ve böylece birbirine eşit olarak onurlandırılan Âdemoğullarını, yani kardeşleri birbirine düşman etmek isteyenler de genetik bilimi tarafından yalanlanmış bulunuyor. Rengimiz, cinsiyetimiz ne olursa olsun hepimiz insan olarak eşitiz; üstünlük sadece erdemli tavırlar ve işler iledir. Chomsky ve Dillerin Yapısı MIT Üniversitesinden Noam Chomsky'yi çoğu kişi politik görüşleri ile tanır. Nitekim kendisiyle yaptığım birkaç söyleşi politik konularda idi. Ancak Chomsky lengüistik alanında devrim yapmış bir bilim adamıdır. Dillerin yapısını oluşturan temel prensiplerin insan zihni tarafından biyolojik olarak belirlendiğini ve bunun genetik olarak nesilden nesile geçtiğini ileri sürdü ve bu teorisini çeşitli deneylerle doğrulandı (4). Dillerdeki kelime sayıları bu teoriye göre dillerin özü değildir; gerektiğinde her dile yeni kelime üretebilir veya başka dillerin kelimelerini ödünç alarak kendi gramer potasında eritebilir. Örneğin Türkçe dilinde bugün kullanılan kelimelerin neredeyse yüzde doksanı başta Arapça, Farsça ve Fransızca olmak üzere diğer dillerden ödünç alınan kelimelerden oluşur. Orta çağda çölde yaşayan Araplar için önemli bir hayvan olan develerin çeşitleri ve niteliklerini ekonomik biçimde ifade etmek için düzinelerce farklı deve ismi üreten Arapça'yı düşününüz. Aynı şekilde soğuk koşullarda yaşayan Eskimolar için benzeri öneme sahip olan kar çeşitleri için ürettikleri düzinelerce kelime üreten Eskimocayı düşününüz. Aynı şekilde bir arabayı veya bilgisayarı oluşturan parçaların İngilizce isimlerini düşününüz. Hangi dil daha üstün? Elbette, her biri iletişim amacına hizmet ettiği müddetçe eşit değerde! 30:20 Sizi bir topraktan yaratması ve sonra yayılıp çoğalan insanlar olmanız O’nun ayetlerindendir. 30:21 Kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranıza dostluk sevgisi ve merhamet koyması O’nun ayetlerindendir. Düşünen bir toplum için bunda işaretler vardır. (5) 30:22 Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Bilenler için bunda işaretler vardır. Tevhit ve İslam, yani Birlik ve Barış! Nitekim, liderliği Kureyş kabilesinin bir hakkı, Arapçayı da cennetin dili ilan eden uyduruk "sahih" hadisler maalesef yüzyıllar boyu birçok zulme ve katliama sebep olmuştur. Hâlbuki Kuran, elçilerin gönderildiği ulusların dilleriyle kendilerine ilahi mesajı ilettiklerini net biçimde ifade eder. Başka bir değişle, kabilelerin ve ulusların ürettikleri hiçbir beşeri dil başkasından üstün tutulmaz. Ancak, Allah'ın evrende kullandığı dil olan Matematik, evrensel ve kesin bir dil olması yönüyle kategorik olarak farklıdır (6). Müslümanlığı seçenlerin isimlerini Arapça isimlerle değiştirmelerini özendiren geleneğin kaynağı da şeytani olup Emevîler dönemiyle başlayan Arap kültür emperyalizminin bir ürünüdür (7). Erkeğin kadına, kadının erkeğe, hiçbir ırkın diğer ırka karşı üstünlüğü yoktur: 49:13 Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır. Irkçılık ideolojisinin temelindeki hastalığın, yani istikbarın (haksız yere büyüklük taslamanın) kaynağı olan Şeytan'ın ilk yalanı, yani enerjinin maddeden üstün olduğu iddiası Einstein tarafından fiziksel olarak yanlışlandı. O iddianın bir türevi olan Almancılık, Yahudicilik, Türkçülük, Arapçılık, Kürtçülük, Beyazcılık, Siyahçılık da Mendel ile başlayan ve HGP ile zirveye ulaşan genetik bilimiyle yanlışlandı. Fiziksel ve biyolojik olarak çürütülün şeytani ideoloji Chomsky'nin dil teorisi ile sosyo-kültürel alanda da büyük darbe aldı. Bilim ışığının aydınlattığı ortamda şeytanın işi zor; ama maalesef şeytan beyinlerine ihanet eden cahil insanlar bulmakta pek güçlük çekmiyor. Şeytan dünyada barış ve adaleti ortadan kaldırmak için sağdan veya soldan, önden veya arkadan saldırmaktadır (8). Çok iyi eğittiği ve asistan olarak kullandığı politikacılar ve din adamları yoluyla, yani insandan şeytanlar yoluyla bu hedefini gerçekleştirmektedir. Milli ve Dini duyguları gıdıklayıp istismar ederek onları kanlı çatışmalara, savaşlara, yoksulluğa, çevreye zarar vermeye yönelterek çeşitli felaketlere mahkûm etmektedir. Örneğin, Allah'ın farklı nimetler ve yetenekler ile gönderdiği resulleri (elçileri) arasında ayırım yapmamamız ve hepimizin ortak paydası olan Efendimize/Rabbimize (Allah, Tanrı, God, Khuda …) kendimizi nispet etmemizi emreden ayetlere rağmen, bizim gibi birer insan olan elçiler yarışmaya sokulmuş ve böylece insanlar bu yöntemle birbirlerine düşman hale getirilmiştir (9). İsa'nın babasız doğumunu ve gösterdiği birçok mucizeyi onun için bir üstünlük olarak yorumlayan İsevîlere karşı Muhammedîler de İsa'dan 570 yıl sonra Mekke'de doğan Muhammed'in son peygamber oluşunu onun diğer elçilerden üstün olduğuna delil olarak kullanmışlardır. İseviler İsa'yı haşa "Allah'ın oğlu" veya "Efendimiz" ve "Şefaatle kurtarıcı" olarak nitelerken, Muhammedîler de altta kalmamış ve hadis rivayetleri yoluyla ayı ikiye yarmaktan, namazın önünde geçen çocuğu kötürüm yapmaya kadar düzinelerce mucize uydurmuşlar ve daha da ileri giderek son peygamber için haşa "Allah'ın Sevgilisi", "Efendimiz" ve hatta Hristiyanlardan da ileri giderek, Kuran'da Allah için kullanılan "Kainatın Efendisi" gibi sıfatları yakıştırmışlardır. Hızlarını alamayıp "Sen olmasaydın, sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" gibi bir yalanı da Allah'a iftira etmişlerdir. İnsanları bölüp sömürmek için uydurulan dini yalanlar ve abartmalar sadece peygamberler ile sınırlı kalmamış, onun arkadaşları, arkadaşlarının arkadaşları için de benzeri dini putlaştırmalar mezhep ve tarikatlar oluşturarak şeytanî bölme ve sömürme projeleri olarak gerçekleştirilmiştir. Allah'ın verdiği akletme yeteneğini dogmalarla sınırlamadan, çarpıtmadan ve hurafe virüsleriyle zedelemeden kullananlar, sağdan veya soldan yanaşan şeytanların insanlığı birbirine düşman ederek dünyayı cehenneme çevirmesine karşı barış, özgürlük, eşitlik ve birlik için dayanışma içinde olmalıdır. Evet, şeytanlar gizlemek istese de, öfkelerinden köpürse de islamın yani barışçılığın birinci şartının akletmek olduğunu ve eşitlik prensibi olduğunu anlamalı ve bunu sürekli vurgulamalıyız, uygulamaya koymalıyız. Doğamıza yerleştirilen mantık programını kullandığımızda, yani akletme işlemini gerçekleştirdiğimizde, hepimizin aynı anne ve babanın çocukları olduğumuzu, aynı Efendinin yaratıkları olduğumuzu anlarız. DİPNOTLAR: tabusal.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Yoktan Var Olan Evren - 25/07/2017 |
Lawrence Krauss: Yoktan Var Olan Evren |
Ergenlere Rastgele Öğütler - 02/12/2016 |
... |
“Sen olmasaydın bir hiçtik” - 07/09/2016 |
... |
Kuran’a Uygun Hadis Safsatası - 07/06/2016 |
İlk başta anlamlı bir tez gibi geliyor ama üzerinde düşündüğünüzde anlamsız, yararsız ve hatta zararlı bir söz olduğunu anlarsınız… |
Kur'an'a Göre Namaz - 29/03/2016 |
...Hadis ve Sünnet kaynaklarındaki yüzlerce çelişkiyi, saçmalıkları, palavraları eleştirdiğimizde onların mukallit ve mürit savunucuları bize sürekli olarak şu eleştiride bulunmaktadırlar: “Hadisler olmazsa namazı nasıl kılacağımızı nereden öğre... |
Amerikan Janusu - 14/09/2015 |
Aşağıdaki makalenin İngilizce orijinalini (The American Janus) 2010 yılında yazdım ve yayınladım. Asıl muhatabı Amerikan halkıdır. Norşin’den Arizona’ya adlı otobiyografimin son bölümü için seçtiğim bazı makaleler arasında. |
Norşin’den Arizona’ya... - 24/05/2015 |
Bu kitapta, senin ve benim Efendim, tüm kâinatın Efendisinin bana olan nimetlerini seninle paylaşacağım. |
Hemmam’ı İşitmediniz mi Zındıklar - 29/04/2015 |
Uyduruk hadisleri savunmak için hadisçiler uyduruk “sahih” hadis kitaplarından önce hayali bir hadis kitabı da uydurmuşlar… Ve yüzyıllar sonra onu Pakistanlı Hamidullah keşfetmiş... |
Dünyanın en Mutlu ve en Özgür İnsanıyım. - 22/03/2015 |
Dünyanın en Mutlu ve en Özgür İnsanıyım. Siz de Olabilirsiniz! |
![]() |