• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal

Anasayfa

2017 yılında Netflix üzerinden yayına giren The Discovery filminde Robert Redford, ölümden sonrasının var olduğunu ispatlayan bir bilim insanını canlandırıyor. Filmde karakteri şöyle diyor: "Vücut öldükten sonra, bilincimizin bir kısmı bizi terk eder. Bu da ölümden sonra yaşamı doğrular." Redford, bunu ispatlamak için bir makina kullanır. Filmde bir diğer bilim insanı karakterinin izah ettiği üzere bu makina, "atomaltı düzeyde beyin dalgalarını ölçerek, ölümden sonra bilincin vücudu terk ettiğini göstermektedir".
Bizler, avcı toplayıcı hayvanlar olduğumuz gerçeğini kendinden bile saklamak için epilasyon yapan, parfümler deodorantlar kullanan avcı toplayıcı bedenindeki medeni karakterleriz. Bizler, kürk kalıntısından ve ter kokusundan kurtulmak için milyarca dolarlık epilasyon ve parfümeri sektörü yaratan avcı toplayıcı bedenindeki centilmen Homo sapiens ruhlarız. Bu beden bu ruhu kabul etmiyor, ya da bu ruh bu bedeni. Bütün çelişki, kültürel-ruhsal evrimimizin, metabolik-hormonal evrimimizden daha hızlı değişmesinden kaynaklanıyor. Smokinli avcı toplayıcının temel trajedisi burada başlıyor.
İnsanların neden kolayca bazı şeyleri fazla düşünmeden gerçekmiş gibi kabul edebildiklerini hiç merak ettiniz mi? Bazı olguların doğru olmadığı halde doğruymuş gibi kabul edildiğini gördünüz mü? Ya da yeni bir şey öğrenmenin neden bazen çok zor olduğunu düşündünüz mü? Bunların hepsinin sebebi aslında aynı: Bilişsel kolaylık durumu.
Ben, herkesin içinde hazırda bekleyen ve bir olayla veyahut ufak bir tartışmayla ortaya çıkan faşizme inanıyorum. Sosyalist bir partinin ya da örgütün sözcüsü sizi ─ sadece görünüşünüzden dolayı yozlaşmış olarak yaftalayabilir ya da tırnak içindeki kendilerini entelektüel diye tanımlayan insanlar ufak bir eleştiri karşısında peygamber havalarına bürünebiliyorlar tabiri caizse.
heykel bir palyaçoya yakışır sonu seçip, intihar ederdi. belirgince çentilmiş bir tarih veda ederdi dağılmış parçalarında. beşi bir parçada, ikisi bir parçada. her şey biterdi. her şey, hiçbir zaman eskisi gibi olmamak diye bir ölüm seçerdi. en özensiz, en değersiz zamanlarımı seninle bir eskiciye satardım.
Biz insanlar bir milyar öğrenme anının ürünüyüz ama sadece bu değil. Konuşmayı, yürümeyi, acı ve rahatsızlıklardan kaçınmayı, dostluklar edinmeyi, yiyecek, barınak bulmayı ve diğer binlerce ayrıntılı hünerleri içgüdüsel olarak zaman içinde öğreniyoruz.
Hayat! Hayat hayattır! Hayat hayattır! Hepimiz gücü hissettiğimizde Hayat hayattır! Hepimiz acıyı hissettiğimizde Hayat hayattır! Halkın hissiyatıdır o
Farklı kalıplara sığmak ya da zorla kendini sığdırmak. Ama uzun sürmez ömrü kalıbın. İnsan beyninin kaçak elektrik kullanma şekli bambaşkadır. Daha küçük bir çocukken başlar bu illet. Acaba herkeste var mı düşünceleri. Herkes benim gibi mi? Yalnızken sanki etrafımda birileri varmış gibi konuşmak.
Bizde iktidara, devlete bulaşmaz Türk şairleri. Korkudan. Belediyecidir onlar. Kaldırımlardan, çukurlardan yakınırlar bir ömürboyu. Birçoğu da Kemalist hükümet şairidir. Başka bir şey de olamazlar. Maça ister.
Beş yaşındayken mucit olacağımı düşünürdüm. İcatların dünyayı değiştirebileceğini biliyordum. Diğer çocuklar yüksek sesle ne olmak istediklerini düşünürken, ben ne olacağımı bilmenin gururuyla böbürleniyordum.
 4  ...
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam191
Toplam Ziyaret2369697