• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Zeki Coşkunsu
Çağsıl Sorunumuz: Tanrı Tutulması
27/06/2020

ÇAĞSIL SORUNUMUZ; “TANRI TUTULMASI”(1)
(PROLOG-2)


(…)
Bitmedi Tanrım!

Özelde şu içinde yaşadığım ülkemde, genelde de tüm İslâm dünyası(!)nda, global olarak da tüm dünyada, Senin sıfatlarının tecellileri olan ‘ayet’lerini örten, Seni unutarak Senin yerine ikâme/dost, yardımcı/sığınak edindiğimiz demir kafes teknolojik ağ, [aslında ‘ağların en zayıfı olan örümcek ağına benzer’ (29/41)] Titanik’in Challenger’ın, Japonya’daki tsunami’nin, Amerika’daki fırtına’nın hazin sonuçlarına rağmen, kendi icadımız put(lar)a sığınmaya, onu Senin yerine ikâmeye çalışmaya devam ediyoruz!

Öyle ki Tanrım; kadim monoteist din(ler)in (Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm) sorduğu ‘ahlâkî-metafizik’ ‘bu değirmenin suyu nereden geliyor?’ sorusu artık unutuldu! Bunun yerine, sekülarizm’in; varlığın ve insanın manidar ‘verilmişliğini’ atlayan ‘üzümü ye, bağını sorma!’ kayıtsızlığı/sorumsuzluğu/istiğnâsı egemen şu sıralar…! Adeta bir ‘Tanrı tutulması’ (Martin Buber) veya aslında hem ‘Tanrı’ hem de ‘ahiret unutulması’ (59/19) yaşıyoruz. Şükür ki Sen, her şeyden ‘müstağnî’ olduğun için, kendini bizim ‘sağır, lâl ve körlüğümüze rağmen’ [(2/171), (27/80)] gözümüze sokmuyorsun! Çünkü Sen şu ‘ilâhi’ ve ‘ahlâkî’ yasanın bilincindesin: “Kör Allah’a nasıl bakarsa, Allah da köre öyle bakar.”(2)

Hükmünü kaldırdılar yeryüzünden Tanrım! Seni de, dinini de,
-Rusya kökenli Amerikalı ünlü sosyolog Alexandroviç P. Sorokin(3)in deyimiyle- ‘büsbütünelden çıkardılar! Çünkü öyle ya, “hükümsüz bir Tanrı’yı sever”(4)miş liberalizm!..

Onlar bir taraftan, Müslüman görünümlü sözüm ona İslâm kisvesi altında, münafık karakterli müşrikler öbür taraftan Seni de, dinini de, hükmünü de ilga edip tutukladılar! Oysa Senin kutlu kitabın Kur’ân’la şekillenen ‘Kur’ân İslâmı’nın yirmi küsur senelik kuruluş tecrübesi ve tarihinde olduğu gibi; barış’ın tesisi için savaş alanlarında, çarşılarda, pazarlarda, piyasada, parlamentolarda, mahkemelerde, hâsılı yaşamın tüm alanlarında olan ve olması gereken Seni ve hükmünü, buralardan çıkartarak, salt mabetlere hapsedip, kapattılar; Seni mabetlerde tutukladılar!

Çağsıl sorunumuz; -Martin Buber’in söylediği gibi- “Tanrı tutulması” ve/veya -daha doğrusu- “Tanrı’nın mabetlerde tutuklanması” sorunudur! Bu haddini bilmezliğe, bu zulüm, şirk ve aymazlığa ‘dur!’ deyip, son vermeden, Tanrım Seni tekrar (gönlümüzde, zihnimizde) diriltmeden ve Seni yeniden özgürlüğüne kavuşturmadan, bizler de özgür olamayacağız!

Tanrım; içimden Sana, “daha ne diye sabrediyorsun!?” diyesim geliyor. Yaram derin; yüreğimde içten içe acı bir kan sızıyor. Senin hükmünü bekliyor ve ‘Sünnetullâh’ının tecellisini görmek istiyorum. Artık dayanamıyor ve Mehmet Akif Ersoy’un o içli/vicdanlı ve duyarlı dizeleriyle(5) Sana sesleniyorum; bilesin Tanrım!

Kanayan bir yara gördüm mü, yanar tâa çiğerim!/Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim./‘Adam aldırma da geç, git’ diyemem; aldırırım./Çiğnerim, çiğnenirim; düşen hakkı tutar kaldırırım.”

Aslında yüzüm(üz) yok Sana konuşmaya, Seninle sohbetleşip-dertleşmeye bu hâldeyken Tanrım! Aslında Sen, biz kullarına “özgür irade” verip yaratarak, tabir caiz ise bir tür “risk”e -kim bilir belki deen büyük risk”e- girdin!

Hayır..! İnsan,  kendine emredileni henüz yerine getirmedi/yapmadı!” (80/23).

Durum ortadayken, insanın; “Tanrım! (Kâfirlik/nankörlük, müşriklik ve münafıklığı tercih edecek olan) zâlim, câhil, zayıf, cimri/paylaşımsız, aceleci… vs. olacaklarını bile bile, niçin ‘emaneti(denenme)[(33/72)] böylesi ‘nankör insan’lara yükledin? Niçin bu riske girdin?” diyesi geliyor.

Bilirsin, ‘insanı ancak, sevdikleri incitirmiş!’; Sense biz yarattığın kullarını sevdin sevmesine ama, ya biz..? Bizse Seni incittik, hem de o ‘otantik sevgi’ne karşılık olarak! Çünkü ‘biz büyüdük ve kirlendi dünya!’ ‘Keşke!’ diyesim geliyor; o ‘saf ve temiz çocuk ruhlu hâlimizde kalsaydık… O ‘içimizdeki çocuk’u öldürmeseydik! O zamanlar, ne ikiyüzlü ne de nankör değil, arı-duru, latif ve içtendik. Ne var ki bu girişimimi, o ‘çocuksu şımarıklığım’a, ‘insanın anavatanı’ olan o ‘içimdeki çocuk’luğuma say Sen! Ya da, Senin rahmetinden başka sığınacak başka bir sığınak olmadığına…

İmdadımıza yetiş Tanrım! Seni ‘bi-hakkın(gereği gibi)’ takdir edemedik. Senin o ‘güzel isim-sıfatlar’ından(esmâ-i hüsnâ) biri olan ‘el-Hakk’ı [bkz. bu kavram, ‘ahlâkî-bilgisel’ bir içeriğe de sahiptir (10/35-36)] bile ne gördük, ne gözledik, ne gözettik ve ne de anladık. Bu yetmiyormuş gibi üstüne üstlük, ‘el-Hakk’ olan senden; ‘bâtıl’, ‘boş’, ‘abes’, ‘absürt (saçma)’, ‘anlamsız’, ‘gayesiz-amaçsız’ bir iş, amel ve fiil sadır olmadığı ve olamayacağı halde Sana sayısız yalan ve iftiralar dizip-döşedik!

Oysa Sen o kutlu kitabında, Kendine bir isim olarak ‘Huve’l-Hakk’, (22/62) demekle aynı zamanda, ‘eşya’nın ve ‘oluş’un (kevn ve fesad) nihai anlamını; ‘varoluş’un nihai amacını ve insanın özgürlük, yetki, çıkarlarıyla birlikte sorumluluklarını, vazifelerini ve ödevlerini ifade eden, hâsılı tüm bunları kuşatan ‘ortak bileşen’i veya keseni olarak başta bildirmiştin. Bizse görmezlikten geldik. Es geçip, ıskaladık…!

Tanrım; aslında Sen biliyorsun: “A Verbum Ade Satis (Âdem olana bir sözcük yeter)!” Bu yüzden olmalı sanırım; ‘fedakâr Musa’ya Tevrat’ta “işit/dinle!”(6), ‘paylaşımcı İsa’ya İncil’de “bak/gör!”(7), ‘medenî Muhammed’e de Kur’ân’da “İqra[oku/mütalaa et, incele, araştır-tahkik et, ilet, tebliğ et, kamuoyuna açıktan duyur, telaffuz et/dile getir, taşı/yüklen, biriktir ve birikimini dağıt (dolayısıyla; ‘öğrenip-öğret’)]!”(8) diye ilk seslenişin…

Biz insanlar da dâhil, her şey ama her şey tüm entite(varlık), Senin için bir sürpriz değil(iz); bunu biliyor, bilincindeyim Tanrım! Ancak çoğu insan, cehâletinden veya kibrinden dolayı kabul etmese de; Sen benim için de, kimi insanlar için de ‘otantik(gerçek-doğru)’ ve/veya ‘fenomenolojik(görüngübilimsel) metafiziksel’ bir sürprizsin! Bir de şunun bilincindeyim; “yanında Tanrı olan kişi, hep çoğunluktadır!” (Martin Luther).  Ne var ki ‘Tanrım; çoğu insanlar azınlıkta bugün, çünkü yanlarında Sen yoksun!’

Evet, Tanrım itiraf ediyorum; hem de bütün içtenliğimle: ‘Ben, o yanlarında Senin olmadığın acınılası azınlık insanların dininden değilim! Ben içinde yaşadığım şu müşrik toplumun dininden de berîyim(uzağım)!’

İtiraf ediyorum; ‘şu İslâm dünyası(!)nın genel ekser inandığı dine ve de, iman ettiklerini söyledikleri tanrılarına da iman ediyor değilim! Ben, ‘Doğa Kur’ânı’na ve ‘Doğanın Allahı’na otantik ve/veya epistemolojik(bilgikuramsal-bilgibilimsel) bir imanla iman ediyor, ‘Doğa’nın İslâmı(bütünselliği)’nı benimsiyorum. Mitolojilerden, masallardan, efsanelerden, rivayetlerden, söylencelerden ve/veya ‘hadis’ adı altında aktarılan aktarımlardaki o ‘dogmatik tanrılar’dan ve o ‘dogmatik dinler’den uzağım!’

Sadece ‘sesli’ düşünüyorum o kadar! Kimi zaman kendimize veya bir başkasına sorduğumuz, ya da, bırakınınız bir başkasını, kendimize dahi sormaktan (yerli-yersiz endişelerle) kaçındığımız, ‘ontolojik(varlıkbilimsel)’, ‘epistemolojik(bilgikuramsal-bilgibilimsel)’, ‘fenomenolojik(görüngübilimsel)’ veya ‘metafiziksel’ soru ve konuları bu naçiz eserde seslendirme/dillendirme cesaretini; -cehâletimden değil-, ‘Otantik Tanrı’ya olan ‘sevgi’me ve ‘dost’luğuma [(2/257), (3/68), (42/9)], bir de O’nun kutlu kitabı Kur’ân’ındaki “rahmeti ve şefkati kendisine ilke edinen!”, “rahmetim her şeyi kuşatır!”, “Sen her şeyi ilmin ve rahmetinle kuşatırsın!” [(6/12), (6/54), (7/156), (40/7) vb.] ayetleri ile, “Allah’ın tartışılmaz hiç bir şey bırakmadan, her şeyi tartışmaya açtığı”; Kendi ‘bir-biricik’ ve ‘eşsiz’liğini (23/91),  ‘kudret’ini, ‘yaratıcı’lığını [(43/11), (52/35-36), (56/57-59) vb.] tartışmaya açtığı ayetlerine ve son olarak, Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’in, -yukarıda andığım Kur’ân ayetleriyle uyumlu- Allah hakkında “Benim rahmetim gazabımı aşar!” (Buhârî ve Müslim) sahih hadisine sığınarak yapmaya çalıştım. Ne derece başarılı olduğum siz sevgili okurların takdirine kalmış…

Evet, ‘sorular’ diyorum Tanrım; Sana, varlığa, hayata ve hayat ötesine dair, akledebildiğim, anımsadığım- her ne varsa sorulacak, sormaktan kaçmadım, kaçınmadım! Çünkü “insan, sorulardan kaçtığı sürece hep kendini yanlış yanıtların içinde bulur(9); bense, yanlış yanıtların içinde bulunmak ve/veya boğulmak istemedim. Sordum, soruşturdum, sorguladım; insanım ya

Sordum sormasına da, amacım; soru ve fikirlerimi, (Kur’ânî atıflarıma/gönderimlerime bakıp da yanlış bir algıya kapılabilecekler için söylüyorum) ‘Tanrı’ya onaylatmak’, O’nu ‘noter’ olarak kullanmak hiç mi hiç olmamıştır! Böylesi bir ‘ucuzculuk’ peşinde koşmanın bir anlamı da yok zaten!

Zira şunun bilincindeyim: “Aklınıza gelen her fikri Yaratıcıya onaylatmak peşindeyseniz, henüz ‘fikir’ üretmeye başlamamışsınız demektir. Çünkü gerçekten emek verilmiş ve insana faydalı hiçbir fikirle Yaratıcı çatışmaz, yasak koymaz…!”(10)

(1) Bkz. COŞKUNSU, Zeki; “Tanrım Konuşmalıyız; Lütfen, Mümkünse Hemen!”, -Monolog-  

    s. 23-28, Çizgi Kitabevi Yay., Konya, 2015.

(2) Bkz. GÜLER, İlhami(Prof. Dr.); “Kur’ân’ın Ahlâk Metafiziği”, s. 8, Ankara Okulu Yay., İstanbul, 2013.

(3) Bkz. SOROKİN, P.  Alexandroviç; “Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri”, çev. M. Tuncay, s. 175-176, İstanbul, 1972.

(4) Bkz. HÜNLER, Solmaz Zeylut; “İki Adalet Arasında(Liberal ve Komuniteryan Düşüncelerin Çatışma Alanı)”, s. 369, Ankara, 1997. 

(5) Bkz. ERSOY, M. Âkif; “Safahat”, s. 445, Zaman Gazetesi Yay., Ankara, 2004. 

(6) Bkz. “AHD-İ ATİK(TEVRAT)”; Mezmurlar: 4/1-8, s. 541, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 1976.

(7) Bkz. “İNCİL(MÜJDE) (İncil’in Çağdaş Türkçe Çevirisi)”; Markos, 1. Bölüm, s. 79, Yeni Yaşam Yay., İstanbul, 2000. 

(8) Bkz. KUR’ÂN-I KERİM; Alaq Suresi, 1. ayet. 

(9) Bkz. KOCA, Salih; “Ayıkla Bilincin Taşını”, s. 53, AZ Kitap-Ares Yay., İstanbul, 2014.

(10) Bkz. a.g.e; s. 129, AZ Kitap-Ares Yay., İstanbul, 2014.

Zeki Coşkunsu.



765 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Konfesyonlarım & Yüzleşmelerim! İtirafımdır. - 20/09/2022
KONFESYONLARIM & YÜZLEŞMELERİM! İTİRAFIMDIR; SALT HEP İKİ MEVSİM BİLİP-YAŞADIM! BEN SİZİN DOĞRU SANDIĞINIZ ÇİZGİDEN SAPTIM! AMA SİZSE TÜM YAŞAMINIZI BÜYÜK BİR YALAN(-YANILSAMAY)A VAKFETTİNİZ!
METAFİZİĞİN NESNESİ TANRI İLE METAFİZİĞİN KENDİSİ OLAN FELSEFE ÖLDÜ MÜ? - 20/08/2022
METAFİZİĞİN NESNESİ TANRI İLE METAFİZİĞİN KENDİSİ OLAN FELSEFE ÖLDÜ MÜ?
Duygu Okyanusu İçindeki Akıl Adası - 29/07/2022
Duygu Okyanusu İçindeki Akıl Adası
YAŞAMSAL ÜÇ BÜYÜK KIRILMA* - 07/07/2022
YAŞAMSAL ÜÇ BÜYÜK KIRILMA YAŞAMSAL DENEYİM-ETKİNLİKLERİMDEN ÜÇ ÖRNEK KESİT
Felsefe Din Çatışması -II- - 09/05/2022
USDIŞILIĞIN TARİHİ: ‘İRRASYONALİTE(MANTIKSIZLIK-SAÇMALIK)’ İLE ‘RASYONALİTE(MANTIK-AKLA UYGUNLUK)’ ARASINDAKİ ÇATIŞMA(:ETKİLEŞİM & EVRİM)
Felsefe Din Çatışması -I- - 06/05/2022
‘METODİK KUŞKUCULUK(SCEPTICISME MÉTHODIQUE)’TAN HAREKETLE ‘KURAMSAL DÜŞÜNME(PENSÉE THÉORIQUE)’ ÖRNEĞİ VE ETKİNLİĞİNİN ‘İKİLİ(BINAIRE) DANS’I
Kanasın Kanamasına da... - 16/04/2022
‘Kanım çekiliyor’! Bu öyle bir ‘çekiliş’ ki Ne bir denizin, Ne de bir okyanustaki herhangi bir ‘med-cezir’, Yani ‘gel-git’lerinkine benziyor!
Pireye Kızıp Yorganı Yakalım mı? - 20/03/2022
MESELE ‘PİRE’ Mİ ‘YORGAN’ MI? YOKSA ASIL MESELE ‘YORGANIN SAHİBİ’; O YORGAN SAHİBİNİN ‘EMPÜRİTON’LU[KİRLETİCİ-SAFLIĞI BOZUCU MADDE(PARAZİT/AJAN) YÜKLÜ] PİRE ÜRETİCİ ZİHNİYETİ VE ORTAMI’ OLMASIN!?
Ben bir Savaş Karşıtıyım - 26/02/2022
“Savaşma; Öz-gür kal - Öz-gürce yaşa, Otantikçe sev(iş) ve üleş-paylaş!”
 Devamı