• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Zeki Coşkunsu
Ama Er Ama Geç
12/11/2021

DÜNYAYI DA İNSANLIĞI DA

GENELDE

‘S.F.İ.’;

OTANTİK SANAT

OTANTİK FELSEFE

OTANTİK İLİM

İLE

‘S.A.R’;

OTANTİK SEVGİ

OTANTİK AKIL

OTANTİK RAHMET(-MERHAMET) ÜÇLÜSÜ(ÜÇLÜ PAKETLERİ)

ÖZELDE

‘OTANTİK GÜZELLİK’

&

‘HAYÂ(:UTANMAK)-UTANÇ’ KURTARACAK;

AMA ER, AMA GEÇ!

(İKİNCİ BÖLÜM)

 

Beşiği sallayan el,

Dünyaya hükmeder!”(1)

(Halide Edip)

Çocuğun beşiğini sağ eliyle sallayan valideler,

Sol eliyle kâinatı sallarlar!”(2)

(Pakize İçsel)

Kendinden utanmayı bilen bir insan,

Hiç kimsenin ya da canlının karşısında

Kendini utanç verici bir duruma düşürmeyecektir!

Merhamet,

Hem karşımızdaki cana kıymamızı önler

Hem de en ölümcül yaralarımızı sağaltır!

Acımaksa acıyanı çirkinleştirir,

Acınanı küçük düşürür!

Acımak tamamen acıyanla ilgili,

Acınanın sadece nesne olduğu bir yansıtma biçimi iken;

Merhamet, merhamet duyulan cana özgülü,

İnsanlık için en gerekli ve şifâlı duygudur!

Merhamet ve utanmak;

Ancak bunlar kılavuzu olabilir,

Çılgınca hedeflediği,

Boş mutluluklar peşinde çırpınırken

Yolunu kaybederek varoluşunu,

Vahşete endekslemiş olan zalim insanlığın…!”(3)

(Rabia Mine)

 

     Değişik vesilelerle “S.F.İ.(Otantik Sanat & Felsefe & İlim)” ile “S.A.R.(Otantik Sevgi & Akıl & Rahmet)” üçlü paketleri üzerine muhtelif makâlelerimde uzun uzadıya durduğumdan, burada bir kez daha müstakilen anmayacağım(ilgi duyan ve merak edenler ilgili makâlelerime müracaat edebilirler).

     Çağsıl insanlık neredeyse topyekȗn ve/veya çoğunlukla hayâyı(utanma duygusunu)-utancı mı yitirdi, ne…!?” Utanmıyorlar, yüzleri bile kızarmıyor artık...! Hüseyin Aycan’ın ifadesiyle “Tanrı’yı öldürmek(!)” kolay da, yerini doldurmak o kadar kolay değil…! “Tanrı tasavvuru”nun modern dünyada yeniden inşâsı ne de-rece olası/mümkün…!? Dinlerden bahsetmiyorum, ama salt “Tanrı tasavvuru”ndan bahsediyorum. “İdeolojiler & ontik-otonom inanç/din/dogmalar” olmadan da Tanrı tasavvuru var olabilmeli… Ve bizler tüm bunlardan bağımsız Tanrı tasavvurunu tartışmaya açabiliriz.  Dahası, hayâ(utanma duygusu)-utanç” oldukça önemsen-meli…! Sizce de çağsıl insanlık için büyük bir kazanç olmaz mı bu duygu…!? Peki, ama bu duygu nasıl yaşama geçirilmelidir?

     Gelgelim, Türk yazar ve psikolog Gündüz VASSAF (1946-…), genelde “insanlığın ‘hayâ(:utanmak)-utanç’ duygusunu yitirdiği”ni söylüyor; “çivisi çıkmış bir dünyada yaşıyoruz!”(4)

     Evet, “çağsıl insanlık neredeyse topyekȗn hayâyı(utanma duygusunu)-utancı kaybetmiş durumda...!” Lo-kal olarak çok örnek verilebilir elbette. Yine Hüseyin Aycan’ın ifadesiyle “türümüzün bu duyguyu ilerde ne-redeyse hiç hatırlamayacağından korkuyorum! Medya her gün yalan haber yapıyor, siyasiler her gün ya-lan söylüyor, uygar ülkeler her gün birilerinin hakkını sömürüyor, yaşamlar yalanlarla, baskılarla, hapis-haneye dönmüş durumda; neredeyse kimse rahatsız olmuyor!”(5)

     Tanrı korkusu”, utanma duygusunu(“hayâ-utancı) tetiklemiyor bence, zira adı üzerinde korku bu; “insandaki takas alışkanlığı”…! Kaldı ki “mü’minler öbür tarafın ödülünün ellerinden gitmesinden korku-yorlar”, doğrusu...! Dolayısyla “otantik hayâ(utanma duygusu)-utanç” olması gerektiği hâliyle “epi-genetik (genetik olmayan; sonradan bilgi-eğitim ve kültürle kesbî)” olarak çok daha küçük yaşlardan itibaren inşa edilecek-kazanılacak “insanın kendisine yönelik şeref, onur ve gurur”la ilgili bir “kazanım” olsa gerektir.

    Öte yandan “otantik rahmet(-merhamet) de tıpkı (birazdan aşağıda değineceğimiz gibi) utanmak gibi, insa-nın en kardinal(temel) gereksinim duyduğu bir atribü(hassa-öznitelik)dür; ne var ki ‘acımak’la karıştırıl-dığı için, tedâvülden kalkmaya yüz tutmuştur!” Oysa her ikisi de çok farklı kavramlardır. “Acımak acıyanı çirkinleştirir, acınanı küçük düşürürken; merhamet hem karşımızdaki cana kıymamızı önler hem de en ölümcül yaralarımızı sağaltır! Acımak tamamen acıyanla ilgili, acınanın sadece nesne olduğu bir yansıtma biçimi iken; merhamet, merhamet duyulan cana özgülü, insanlık için en gerekli ve şifâlı duygudur!”

     Sözün özü, “merhamet ve utanmak; ancak bunlar kılavuzu olabilir, çılgınca hedeflediği, boş mutluluk-lar peşinde çırpınırken yolunu kaybederek varoluşunu, vahşete endekslemiş olan zalim insanlığın…!”

    Hayâ(:utanmak)-utanç” sözcüğü bana hep, İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni Ernst Ingmar Berg-man’ın (1918-2007), “Utanç, dünyayı bir tek ‘hayâ(:utanmak)-utanç’ kurtarabilir!”(6) cümlesini hatırlatır. Kendisine sonuna kadar katılıyorum; elbette “kavramın içini doğru doldurmamız” koşuluyla...!

     Kaldı ki “kötü, ‘düşünce ile davranış arasında kırılma’ olduğunda ortaya çıkar. Örneğin vicdanlı, âdil olmayı düşünce olarak savunursunuz, ama yaptığınız bir eylemde bu düşüncenizi izlemezsiniz. Ahlâkın dejenere olduğu bir toplumda siz çok vicdanlı, âdil, iyiden yana bir insan olduğunuzu savunuyorsunuz ve 60 yaşında iken herhangi bir bahane ile küçük bir kız çocuğu ile evleniyor veya ‘evladım’ diye, bağrınıza bastığınız bir çocuk veya eşi ile ilişkiye giriyorsunuz. Bu durum, kendinin vicdanlı, iyi, âdil olduğunu sa-vunan bir insan için ahlâklı ya da ‘iyi’ bir davranış mıdır? Değildir. Neden değildir? Birinci durumda yaşlı bir insan çocuk yaşta birinin kendisi ile evlenmesini istese bile; ‘evladım, sen benim torunum yaşın-dasın, senin önünde uzun bir gelecek var. Aklın erdiğinde senin gibi genç biriyle evlenir, her yönden iliş-kinde tatminkâr, mutlu olursun. Ben sana ne verebilirim, bu toplumda âdet olsa bile senin yaşamını mah-vetmek benim için âdil ve vicdanlı bir davranış değil, sana o gözle bakmaktan bile UTANIRIM. Seni eş olarak değil, evlat edinerek yanıma alabilirim’ der. İkinci durumda: aile karşılıksız fedakârlıkların yapıl-dığı, fertlerin birbirlerini desteklediği bir ortam. Bu ortamda kimse bir diğerine kötü gözle bakamaz. Hele evladım diye bağrınıza bir çocuğu basmışsanız o çocuğun yaşama dair hayallerini, aileye, insanlara güve-nini yıkamazsınız!”(7)

     Bir de bu “kurtarıcılık”a, Rus roman yazarı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin (1821-1881) kastettiği “[otantik (z.c.)] güzellik” de eklenmeli ki “komplementarite(tamamlayıcılık-bütünleyicilik)” yerini bulsun, kanımca… Zira “otantik sevgiyle ve güzellikle başlayacak her şey…!”

     Peki, F.M. Dostoyevski; “dünyayı [otantik (z.c.)] güzellik kurtaracak(8) derken neyi kastediyordu?

     F.M. Dostoyevski’nin “Budala” adlı romanında Prens Miskin’in agzından “tüm insanlığa bir çağrı”sı, bir “evrensel önerme”si bu… Yoksa, “salt etrafı yeşillendirip, her yere çiçek dikersek her şey şahane olur!”dan ziyade, elbette bir “bilinçsel-manevi; entrinsik(içsel-özsel-asli) güzellik”e işaret ediyor daha çok…! Ancak bu, şu demek değildir: “elle tutulur, gözle görülür güzelligi yabana atalım!” hiç mi, hiç değil…!

     Değil mi ki “içinde iyilik-güzellik varsa o, her şeydir aslında; öyleyse dünyada çirkinlik de çirkin bir şey de yoktur! Olsa olsa onları çirkinleştiren insan(lar) vardır, hepsi bu!” diyerek, katıldığım bu görüş açısından hareketle de, “göre(ce)lilik(relativité)” iyi kavranmalı, bence…! “Başkasına çirkin olanın benim yaşamım, her şeyim olabileceğini anlamalı, dünyada çirkin hiç bir şeyin olmadığını, her şeyin içinde esasen güzellik ve estetik(:‘otantik sanat’) bulundugunu kendisine sürekli hatırlatmalı ki, ondan sonra da ‘güzellikher şey ve değildir!’ kelimelerini(önermesini), aynı cümlede yeniden oluşturmaya çalısmalı insan”; yanılıyor muyum?

     Yine, değil mi ki “insan olmanın sırrı kişinin yaşamasında değil, ‘uğruna yaşayacağı bir şeyi olması’n-dadır; öyleyse insanın otantik mutluluğu keşfetmesi için tek bir gün yeterlidir”, öyle değil mi? Eğer bir in-san muhtemeldir ki tüm yaşamı boyunca hiçbir şeye başlamamış ya da hiçbir şeyi bitirememişse bir anlamda kendini, hem zeki hem de akıllı biri olarak görebilir, zira “süreç-işlem(process) paradigması her an ‘akış(flow-flux)’ta”dır! Gelgelelim, “çoğu insanlar dert ve sorunlarına takılı kalıp, onları bir bir saymaya oldukça ba-yılırlar, ama çok azı mutluluklarını hesap eder! Öz; sevgi, iyilik ve güzellikse, kurtuluş da otantik sevgiyle, iyilikle ve güzellikle olacak illa ki…!”

     Gelgelelim, “utanmak-utanç denince insanların aklına maalesef, sadece ‘bacak araları ve bedenleri’ ge-liyor!” Oysa onun anlamı, zannedildiğinden çok daha büyük. “Dünyayı kurtaracak olan utanmak, tam tersi-ne asla utanç konusu olmaması gereken bedensel faaliyetlerimizden değil; kendimize, birbirimize, insan dışındaki türlere ve doğaya karşı sergilediğimiz zarar verici eylemlerimizden utanmaktır!”

     Ne zaman ki bütün yaşam alanlarını işgal etmemize rağmen bir kap yemeği, suyu esirgediğimiz “sokak hayvanları”ndan; sadece zevkine vurduğumuz, kürkünü yüzdüğümüz, acımasız mezbaha koşullarında büyütüp keserek yediğimiz, türlerini yok ettiğimiz “her çeşit hayvan”dan; sadece bizim ırkımızdan ya da inancımızdan olmadığı için “nefretle ötekileştirdiğimiz insanlar”dan; sadistçe zevkler alarak aşağıladığımız ve toplum dışına ittiğimiz “zihinsel ve bedensel engelliler”den; yerlerine beton yığınları dikmek için “vahşice kestiğimiz ağaç-lar”dan, “kuruttuğumuz sular”dan, “doymak bilmez açlığımızla mahvettiğimiz doğa”dan utanmaya başlaya-cağız; ancak o zaman, bütün insanlık ailesi olarak elbette ki tam olarak olamasa bile iyiliği ve güzelliği hâkim kılmaya dair bir umudumuz yeşerecek…!

     Hatta “kötülüğün inanılmaz derecede ağır basıp iyilik terazisini neredeyse bomboş bir şekilde havada bıraktığı orantısızlığa müdahale edip, ‘Ying-Yang’ dengesini sağlasak bile yetecek; bunun için sadece ken-dimizden utanmayı öğrenmemiz kâfi aslında...!”

     Çünkü “kendinden utanmayı bilen bir insan, hiç kimsenin ya da canlının karşısında kendini utanç veri-ci bir duruma düşürmeyecektir!” Fakat “insanlık, tıpkı ahlâk gibi, utanmayı da sadece bacak arasına in-dirgediği için onu asla araması gereken doğru yerlerde aramıyor ve hissetmiyor! Ne yazık ki bu vahim ay-mazlığı, yakın vadede değişecek gibi de gözükmüyor, hatta gittikçe yozlaşarak, gerçek ahlâkla ve utanma duygusuyla rabıtasını tamamen koparmaya doğru ilerliyor!”

     Hayâ-utanç” demişken aklıma düştü, Zerdüşt’ten (MÖ. 2000) bir anlamlı söz; hem de hedefini tam on iki-den vuran cinsten: Hırsız bile utangaç davranır uykuya karşı; hep sessizce çalar gecenin içinde…! Ama utanmaz gece bekçisi, edepsizce çalar düdüğünü…!”

     Değil mi ki “otantik(gerçek-doğru-güvenilir) iyilik, kendin için ihtiyaç duyduğun bir şeyden vazgeçmeye hazır olduğun andadır!” Öyleyse ki öyledir, gereği yapıla…! Demem o ki “otantik iyilik”, nâm-ı diğer “özbeöz(gerçek) kendi öz-gür birey oluşu”nu korumak kaydıyla gerçekleştireceğimiz ,“altruizm(özgecilik)-diğerkâmlık-îsâr”...! 

     Şu da var ki “ben asaletin ve mağduriyetin verdiği yaraları pansuman eder sararım; peki, ya siz zalimli-ğin ve utancın yarası pansumana gelir mi, sarabilir misiniz onu?(9)

     Son tahlilde, demiştim. Dünyayı da insanlığı da genelde ‘S.F.İ.’; otantik sanat & otantik felsefe & otan-tik ilim ile ‘S.A.R’; otantik sevgi & otantik akıl & otantik rahmet(-merhamet) üçlüsü(üçlü paketleri) özelde ‘otantik güzellik’ & ‘hayâ(:utanmak)-utanç’ kurtaracak; ama er, ama geç!”

     Bu makâlemi de; “sayıları nâdir de olsa iyi-güzel, sanatsal ve otantikçe düşünen ve hâlâ yüzü kızarmaya devam eden o güzel insanlar”a ithâf ediyorum; ve’s-Selâm…!

 

     (1) Bkz. EDİP, Halide; “Beşiği Sallayan El Dünyaya Hükmeder!” başlıklı makâlesi, Tanin, nr. 6, 24 Temmuz 1324/6 Ağustos 1908. Ayrıca bkz. SINAR, Alev; “İlkokul Okuma Kitaplarında Aile” başlıklı makâlesi, M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Dergisi, sayı, 3, ss. 261-269, İstanbul, 1991 &  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1962. (Erişim Tarihi: 10.05.2020).

     (2) Bkz. İÇSEL, Pakize; “Sabri Demir, Kız Mektepleri Marşı”, 2. Sınıf, Millî Kız Kıraatı, İstanbul, 1992. Ayrıca bkz. SINAR, Alev; “İlkokul Okuma Kitaplarında Aile” başlıklı makâlesi, M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Dergisi, sayı, 3, ss. 261-269, İstanbul, 1991 &  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1962. (Erişim Tarihi: 10.05. 2020).

     (3) Bkz. MİNE, Rabia; Mehmet Korkmaz’ın 10.05.2020 tarihli, “Artı Gerçek”deki “Bir Halkın Kaderini Aydın-Sol Muhalif Kesimlerin Niteliği Belirler!” başlıklı yazısı, https://amp.artigercek.com/yazarlar/mehmet-korkmaz/. (Erişim Tarihi: 10.05.2020).

     (4) Bkz. VASSAF, Gündüz; https://www.youtube.com/watch?v=ujfgSmFYuWM. (Erişim Tarihi: 21.02.2021).

     (5) Bkz. AYCAN, Hüseyin; 12-13.10.2021 tarihli, kendi Gülay Bahadıroğlu’nun “facebook” ana sayfasındaki paylaşım yazısına Hüseyin Aycan’nın düştüğü notu(yorumu), https://www.facebook.com/gulay.bahadiroglu. (Erişim Tarihi: 12-13.10.2021).

     (6) Bkz. BERGMAN, Ernst Ingmar; https://www.sozkimin.com/ingmar-bergman-kimdir-sozleri-ve-hayati-88.html & https://1000kitap.com/ingmar-bergmana-sormuslar--766344. (Erişim Tarihi: 11.05.2020).

     (7) Bkz. BAHADIROĞLU, Gülay; 13.10.2021 tarihli, kendi “facebook” ana sayfasındaki paylaşım yazısı, https://www.facebook.com/gulay.bahadiroglu. (Erişim Tarihi: 13.10.2021).

     (8) Bkz. DOSTOYEVSKİ, Fyodor Mihayloviç; Dünyayı Güzellik Kurtaracak(Aforizmalar)”, -çev., Emre Murat Bozer-, Zeplin Kitap Yay., İstanbul, 2016.

     (9) Bkz. ENDER, Mehmet; “İçimdeki Hüzünlü Bilgeyle Sohbet” & 14.12.2020 tarihli, kendi “facebook” ana sayfasındaki paylaşım yazısı, https://www.facebook.com/M.endercelik. (Erişim Tarihi:14.12.2020).

 

     Zeki Coşkunsu



369 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Konfesyonlarım & Yüzleşmelerim! İtirafımdır. - 20/09/2022
KONFESYONLARIM & YÜZLEŞMELERİM! İTİRAFIMDIR; SALT HEP İKİ MEVSİM BİLİP-YAŞADIM! BEN SİZİN DOĞRU SANDIĞINIZ ÇİZGİDEN SAPTIM! AMA SİZSE TÜM YAŞAMINIZI BÜYÜK BİR YALAN(-YANILSAMAY)A VAKFETTİNİZ!
METAFİZİĞİN NESNESİ TANRI İLE METAFİZİĞİN KENDİSİ OLAN FELSEFE ÖLDÜ MÜ? - 20/08/2022
METAFİZİĞİN NESNESİ TANRI İLE METAFİZİĞİN KENDİSİ OLAN FELSEFE ÖLDÜ MÜ?
Duygu Okyanusu İçindeki Akıl Adası - 29/07/2022
Duygu Okyanusu İçindeki Akıl Adası
YAŞAMSAL ÜÇ BÜYÜK KIRILMA* - 07/07/2022
YAŞAMSAL ÜÇ BÜYÜK KIRILMA YAŞAMSAL DENEYİM-ETKİNLİKLERİMDEN ÜÇ ÖRNEK KESİT
Felsefe Din Çatışması -II- - 09/05/2022
USDIŞILIĞIN TARİHİ: ‘İRRASYONALİTE(MANTIKSIZLIK-SAÇMALIK)’ İLE ‘RASYONALİTE(MANTIK-AKLA UYGUNLUK)’ ARASINDAKİ ÇATIŞMA(:ETKİLEŞİM & EVRİM)
Felsefe Din Çatışması -I- - 06/05/2022
‘METODİK KUŞKUCULUK(SCEPTICISME MÉTHODIQUE)’TAN HAREKETLE ‘KURAMSAL DÜŞÜNME(PENSÉE THÉORIQUE)’ ÖRNEĞİ VE ETKİNLİĞİNİN ‘İKİLİ(BINAIRE) DANS’I
Kanasın Kanamasına da... - 16/04/2022
‘Kanım çekiliyor’! Bu öyle bir ‘çekiliş’ ki Ne bir denizin, Ne de bir okyanustaki herhangi bir ‘med-cezir’, Yani ‘gel-git’lerinkine benziyor!
Pireye Kızıp Yorganı Yakalım mı? - 20/03/2022
MESELE ‘PİRE’ Mİ ‘YORGAN’ MI? YOKSA ASIL MESELE ‘YORGANIN SAHİBİ’; O YORGAN SAHİBİNİN ‘EMPÜRİTON’LU[KİRLETİCİ-SAFLIĞI BOZUCU MADDE(PARAZİT/AJAN) YÜKLÜ] PİRE ÜRETİCİ ZİHNİYETİ VE ORTAMI’ OLMASIN!?
Ben bir Savaş Karşıtıyım - 26/02/2022
“Savaşma; Öz-gür kal - Öz-gürce yaşa, Otantikçe sev(iş) ve üleş-paylaş!”
 Devamı